23 Ekim 2012 Salı
28 Şubat; bir eşkiyalıktı.
Türkiye'de bir dönem kapanıyor.
Ülkemiz, tarihinde ilk kez, geçmişiyle yüzleşiyor...
Devletin başına çöreklenen tabansız adamların başı sıkıştığında "şapgasını gapıp kaçtığı!" ve elinde silah bulunduran rezillerin kirlettiği demokrasimiz, ilk defa bağırsaklarını temizleme mücadelesi veriyor!.
Bu mücadelede zaman-zaman zorluklarla karşılaş-sakta; eldeki mevcut deliller ve dönemin mağdurları, "turnusol kağıdı gibi" her şeyi o kadar net bir biçimde ortaya koyuyor ki, kimsenin kıvıracak payı kalmıyor!
Millet iradesiyle seçilmiş kişileri, silahla korkutarak demokrasinin ayarıyla oynayan şarlatanların, mahkemeye getirilirken, polislerin arasındaki o süklüm-püklüm hallerini görünce, onları geçmişte "Dağa tekme atan farelere" benzetiyorum!
Öyle ya; "Fare dağa tekme atmakla, dağ eğilmez ki!"
Allah'a şükürler olsun ki; en tepelerde görev yapan onlarca haine rağmen, ülkemiz hala varlığını sürdürüyor ve dimdik ayakta...
Yaşam geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır.
Geçmişte yaşananların perde arkasına gizlenmesi, aradan zaman geçse de, görüldüğü gibi onun gerçekliğini örtmüyor.
Dedelerimiz, babalarımız ve biz, yıllarca devlet sopası ile yaşadık!
Sevincim, Allah'a şükürler olsun ki; bundan sonra çocuklarımız ve torunlarımız devlet dayağı yemeyecek!.
Askerlik şeref ve haysiyetini ayaklar altına alarak, "28 Şubat Darbesini" yapanların bu ülkeye verdiği zararı, "Cumhuriyet tarihimiz de dahil" gelmiş-geçmiş hiçbir güç vermemiştir.
28 Şubat; bir eşkiyalıktı.
28 Şubatçı alçaklar ve işbirlikçileri, yalnızca bir subay heyeti değil; asker, siyasetçi, yargıçlar, medya, vb. oluşan, tam anlamıyla bir çeteydi.
Bu "Alçaklar gurubu" yargılanarak, rezil-rüsva edilmelidir...
Geçmişte yaşananların bir daha yaşanmaması için, Türkiye'nin mutlaka geçmişiyle, doğru bir biçimde yüzleşmesi gerekir.
Söz konusu ülke menfaatleri olduğunda, doğruları yapanların bu millet arkasında olur.
Tuttuğunuz yolda yanlışlık varsa, karşınıza daha fazla engeller çıkar.
28 Şubat yargılamasını yaparken, herkes kartlarını açtı oyununu oynuyor!.
Kimisi geçmişte yediği haltları inkar ederken, imtiyazlı konumlarını koruyup kalkan yapanlar, 28 Şubat rezaletinden "Tere-yağdan kıl çeker gibi" sıyrılmaya çalışmaktadırlar!
Teoman Koman ve diğer çete üyelerinin 28 Şubat Darbeciliğin-den, tutuklanmasına karar verilirken, Süleyman Demirel, İ.Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi zorbalardan niye hesap sorulmuyor?
Koskoca T.Cumhuriyeti Başbakanına "P.z.m..k" diyen hain için, Demirel'e "Bu konuda dersiniz" diye sorulduğunda, "Boşalma hakkını kullanmıştır" diyen, birinden hesap sormamak, işlenen o rezaleti örtmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
28 Şubatta Demirel; demokrasiye hizmet eden bir Cumhurbaşkanı gibi değil, iktidarı devirmek için, askerlerle işbirliği yapan bir militan gibi çalışmıştır.
Demirel 28 Şubat sürecinde MGK'nın başı olduğu için, darbeyi bizzat yapmış sayılabilir.
Demirel ayrıca, dönemin "İstihbarat Daire Başkanı" Bülent Orakoğlu tarafından kendisine ulaştırılan, 28 Şubat darbe hazırlıklarına ait bilgi ve belgeleri, cuntanın başı İ.Hakkı Karadayı'ya vererek darbeye zemin hazırlamıştır.
Sakın kimse "Efendim Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten yargılanabilir, dolayısı ile Demirel yargılanamaz" diyerek, Anayasanın 148'nci maddesini bahane etmesin!.
Darbecilik düpedüz vatana ihanettir Ve Demirel 28 Şubat darbesinde aktif rol alarak "vatana ihanet suçunu bizzat işlemiştir."
Allah'ınızı severseniz; darbeciliği vatana ihanet suçu saymazsak, daha neyi sayacağız ki!
Bu sorumsuzluğun hesabını biz sormazsak, gelecek nesiller kimden soracak ki?
İtalya'da Gladyo'yu çökerten ünlü savcı Felice casson, basına verdiği mülakatında İtalya'da "Darbeciliğin vatana ihanet suçu sayıldığını" açık-açık beyan etmiştir.
Darbe suçlarını işleyen hainlerin bir kısmını yargılarken, gasp ettikleri yetkiyi kullanarak elebaşılık yapanları es-geçersek, sonuca ulaşmakta zorlanırız.
"Bir daha darbeler olmasın. Devlet içinde darbe heveslileri, cuntacılar barınmasın" gibi sloganları dillendirmek, iyi güzel de, Türkiye bu bagajı sırtından atmadan, geleceği nasıl kucaklayacak ki?
Konuya parlamentonun el atmasını elbette ki, takdire şayan buluyorum.
Ama yargının da bu konuda yürekli davranarak, Demirel, Karadayı ve Kıvrıkoğlu gibi elebaşıları hesaba çekmek konusunda, daha aktif davranmasını her Türk vatandaşı gibi bende bekliyorum.
Hukuk Devleti; imtiyaz ve sistem dumanından çıkarken, bu ülkede suç işleyen herkesin yargılanabileceğine toplum inandırılmalıdır.
28 Şubat ülkede ve toplumda derin yaralar açtı.
Onun uzantıları olan siyasi parti temsilcileri bugün bile hala, kendilerine koltuk çıkartabilmek için yeni 28 Şubatların olmasını arzulamaktadırlar.
Bunu zaman-zaman verdikleri demeçlerinden ve Silivri'ye yaptıkları ziyaretlerinden anlıyoruz.
Yaşanmışı elbette değiştiremeyiz. Tarihi yeniden yapamayız.
Ancak; geleceğimizi darbelerle heba edenlerden, 28 Şubatta elimizden kayıp giden parlak geleceği, alçakça harcayanlardan, hesap sorarak, acı dolu geçmişin izlerini silip, demokrasimize parlayacak ışığı oluşturabiliriz.
Bir demokrasi, bir sivilleşme mücadelesi veriyorsak, bu mücadeleyi kimseyi kayırmadan vermeliyiz.
Not: Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, size ve sevdiklerinize sağlık ve mutluluklar getirmesini dilerim.