RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
Türkiye'de inanılmaz şeyler oluyor. AK parti sayesinde demokrasimize ruh geliyor, kan geliyor, can geliyor...
Ülkemizi karanlık bir geleceğe hapsetmeye çalışan darbeci hainler, bir-bir hesap verirken, sevginin, barışın, kardeşliğin, adaletin ve kalkınmanın tesis edileceği huzur dolu günlere hızla yaklaşıyoruz.
Demokrasi işliyor; ve bu işleyen demokrasi hepimizin ortak malıdır.
32 yıl önce bir sabah kalktığımızda merhum Hasan Mutlucan'ın o davudi sesiyle okumuş olduğu türkülerle uyandık.
Ne de olsa, Hasan Mutlucan darbeci hainlerin kadrolu (!) türkücüsü idi. Radyoda onun türkülerinin çalınması darbe olduğunun işaretiydi. Nitekim 1-2 saat sonra "netekim paşa"nın ekranlara arz'ı endam etmesi ve "Yönetime el koymuş bulunuyoruz" demesiyle, demokrasimiz 32 Yıl sürecek bir yokluğa, sefalete, kısaca toplumsal tahribata neden olacak bir maceraya sürüklenmişti.
Bütün darbeler aşağılıktır. Çünkü; milletin kendilerine emanet ettiği makamı, rütbeyi ve verdiği silahı yine millete karşı kullanmaktadırlar.
Her darbede olduğu gibi, 12 Eylül'de, darbecilerin "Harun" olarak geldikleri ve zorbalıkla elde ettikleri o makamlar "Karun" olarak zenginleşmelerine vesile olmuştu!.
"12 Eylül Darbesi"nin bir diğer alçakça yanı, her darbede oldu gibi devletin nimet ambarlarının bizzat darbeciler tarafından yağmalanmış olmasıdır.
12 Eylül darbecileri kirli çamaşırlarını milletten hep saklamaya çalıştılar!.
Bunların içinde, Tahsin Şahinkaya ismi darbenin yanı sıra yolsuzluk suçlaması ile de gündemden hiç düşmedi.
Şimdilerde 87 yaşında olan Şahinkaya, 12 Eylül Darbesi ile birlikte "Milli Güvenlik Konseyi Üyesi” oldu. Hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarını kesin bir dille rededen Şahinkaya ile ilgili en çarpıcı değerlendirme ünlü TİME Dergisi’nde yer aldı. Dergi, Şahinkaya’yı 'Dünyanın en zengin 50 generali’ listesinde ele aldı. Derginin bu haberinden sonra TİME’ın Türkiye’ye sokulmadığı bilgisi var.
1982 Anayasası'na konulan geçici 15. maddeyle diğer Konsey üyeleri ile birlikte Şahinkaya da "dokunulmazlık zırhına" büründü. Ancak, fısıltı gazetelerinde Şahinkaya ismi bir seramik fabrikası ve F-16'ların alımı sırasında verildiği iddia edilen 23 milyon dolarlık rüşvetle gündeme geldi.
Şahinkaya bu iddiaları hep reddetti ama, elde ettiği servetin kaynağını da açıklamadı.
Atin.org isimli sitesinde Şahinkaya’ya yönelik şu ifadeler yer alıyor: “Dündar Kılıç'ın, Behçet Cantürk'ün yakalanıp sorgulandığı günlerdeydi.
Behçet Cantürk ve bazı kişiler; uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili olarak Diyarbakır'da da gözaltına alınmıştı.
Diyarbakır'da Polis ve MİT sorguları müştereken yürütüyorlardı.
İşte bu soruşturmayı yürüten görevliler Selahattin Delidere isimli kaçakçının beyanlarını banda alıp yollamışlardı. Delidere'nin açıklamaları müthişti.
Delidere, uyuşturucu kaçakçılığında en büyük isimlerden biri olan Sarı Avni'nin (Avni Musullulu veya eski ismi ile Avni Karadurmuş) ve onun ortağı olan Behçet Cantürk'ün Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın himayesinde olduğunu iddia ediyordu. Tahsin Şahinkaya'ya bu sebeple çanta ile para yollandığını ve Sarı Avni tarafından İsviçre'de bir villa alındığını belirtiyordu.
Soruşturmayı yürüten görevlilerden dışarı sızan ifade de;
"Bu önemli iddiayı, soruşturmayı yürüten Ankara Sıkıyönetim Mahkemesine göndermemiz lazımdı. Ama nasıl yollayacaktık. Resmi yazıda bu hususları belirtsek, asker olan amirlerimizin yazıyı imzalamayacağını çok iyi biliyorduk. Neticede resmi yazıda Konsey üyesi Tahsin Şahinkaya'dan bahsetmeyip sadece "Selahattin Delidere'nin Diyarbakır'da alınan ve uyuşturucu kaçakçılığı ile önemli bilgiler ihtiva eden ifadesiyle ilgili bant ilişiktedir" şeklinde bir yazı hazırladık ve yazı makamlardan geçerek imzalandı ve ekindeki bantla birlikte Ankara Sıkıyönetim Mahkemesine gitti. Biz kendi üzerimize düşen görevi yapmıştık. Sonra ne oldu diye soruyorsanız, bir şey olmadı. Olduysa bile biz duymadık. Ve hayat devam etti, gitti...”dediler.
Evren'in savunma avukatı "Bu dava yok hükmündedir, çünkü biz kurucu iradeyiz" demiş!.
Oysa, sayın avukatın unuttuğu bir şey var; evet kurucu irade ama, aynı zamanda "Yıkıcı iradedir de" ve Evren kuruculuktan değil, yıkıcılıktan yargılanmaktadır...
Evren ve Şahinkaya ölmeden mutlaka yargılanmalı ve bu millet onlardan hakkını almalıdır.
