Photoshop Tips - Create a Vignette Effect photo photo Komik Anlar Örümcek ağacı!    Amber palace, jaipur golden palace, bangkok grand palace, bangkok Floating market, Bangkok Nepali smiles, kathmandu travel Budhist prayer tomb, Tibet travel A view of Kathmandu, nepal travel Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleri Dünyanın en ilginç masa üstü tepeleri-resimleriWillow tree with trunk and leaves Two tiny snails on a brick wall Two snail's having sexual intercourse. two dead birds in road wpe935f662.jpg Leewardside.jpg Teasle.jpg Tracks.jpg Gutterpress!.jpg RHdownabit!.jpg Image:Petermann_Island.jpg Image:Antarctica  Seattle to McMurdo.jpg Image:Antarctica Trip 2001 cold.jpg Image:Antarctica Trip 2001 archway.jpg TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı  TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı TEM'in ankara-istanbul yönü 3 saat kapandı      İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri İshakpaşa Sarayından kartpostallık görüntüler-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abant beyaza büründü-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri Abdullah Gül Dolmabahçede-resimleri  Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri News image Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Avrupa kara teslim-resimleri Rüyaları gerçeğe dönüştü-resimleri         

4 Mart 2012 Pazar

NAMUS VE ŞEREF


 
RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci 

Zifiri karanlıklar aydınlanıyor, maskeler bir bir düşüyor!.
Bu hengamenin içinde bütün olan biteni hala göremiyorsanız, iyi düşünemiyorsunuz demektir.
Sözü 28 Şubat 1997 döneminde şantajla istifa ettirilen, Turizm Bakanı Bahattin Yücel'e getirmek istiyorum.
Gazeteci Can Ataklı, "Yaşadıklarımı anlattım" derken, Bahattin Yücel ise, "Hükümetin yıkılmasında, Ertuğrul Özkök masum değil" açıklamasını yaptı.
Tarihe postmodern darbe olarak düşen 28 Şubat 1997'de yaşanan süreçte, yapılan ihanetleri görebilmek için, görünenden ötesine bakmamız gerekiyor.
Bahattin Yücel, "Özkök masum değil" derken, Can Ataklı'nın iddialarını zaten kabulleniyor!. 
Peki lafı niye bu kadar çok dolaştırıyor da, doğrudan "Evet söylenenler tamamen gerçek" diyemiyor?
Laf dolaştırmasının yegane sebebi; ortada altı dosya yolsuzluk var, direkt olarak kabullense, sözü edilen "6 Dosya Yolsuzluğu"da kabullenecek. 
Bu yüzden "kem-küm"ediyor!.
Tansu Çiller'in Genel Başkanlığı'ndaki DYP'nin katıldığı bütün koalisyonlar, ne yazık ki büyük yolsuzluklara bulaşmıştır. 
Nitekim Refah-Yol koalisyonu'ndan bir önceki dönemde, Tansu Çiller'in "Örtülü Ödenek"ten o günün parasıyla 500 Milyar Tl. hortumladığı ortaya çıkmış, hatta aşırdığı bu para nedeniyle Yüce Divan'a gitmemek için, Refah Partisi'yle  koalisyon kurmak zorunda kalmıştır. 
İşte; Çiller'in kurduğu her hükümet'te Bakan olarak yer alan Bahattin Yücel, aynı zamanda Tansu Çiller'e "Teneşirdeki Ceset" itaati gösteren, en sağdık adamlarından biriydi!. 
Bahattin Yücel bunun için hedef seçilmişti. 
Yücel'i istifaya zorlamak, DYP'nin ipini çekmekle eşdeğerdi!.
Bütün bunlar bize, o yıllarda ülkenin nasıl soyulduğunu anlatmıyor mu dostlar!..
Her şey iyi güzel de, Doğan Medyası, ülkeyi içine düştüğü soygun batağından kurtarmak için mi DYP'yi iktidardan alaşağı etmeye çalışıyordu gibi bir soru gelebilir aklınıza!.
Keşke düşündüğünüz gibi olsa!... 
Doğan Medyası o günlerde Petrol Ofisi, Dışbank ve milli nimet ambarlarımız içinde yer alan birçok kamu kurumuna sahiplenmeyi kafasına koymuştu!. 
Ayrıca Uzanlar Petkim'i, Dinç Bilgin çeşitli bankaları, Tüsiad'ın himayesindeki işadamları da birçok kamu kurumunu aralarında pay etmiş, iş sadece bu mülkiyetleri gazoz parasına sahiplenmeye kalmıştı!
Ama Erbakan Hoca'nın Başbakan oluşu, üstelik bir de bunun üstüne yetmezmiş gibi(!)  "Havuz Sistemi"ni getirmesi, yukarıda adlarını saydığım "Şer ittifak"ını çılgına çevirmişti!. 
Ne yapıp-edip, planlarını gerçekleştirebilmek için, Refah-Yol Koalisyonu'nu bozacak bir yol bulmak zorundaydılar.
Nitekim kısa bir sürede aralarında, Refah-Yol'u yıkım koalisyonu oluşturan bu şer güçler hemen harekete geçtiler ve işe Turizm Bakanı Bahattin Yücel'i istifa ettirmekle başladılar!. 
Zaten duvarları yolsuzluklardan iyice zayıflamış olan DYP, ilk vuruşta yerle bir oldu!.

Aydın Doğan katıldığı canlı yayında, "Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu böyle bir şey yapmışlarsa, dünyanın en şerefsiz, en ahlaksız insanlarıdır" dedi!.
Vallahi Aydın Doğan'ı günahım kadar bile sevmem ama, ilk defa ağzından çıkan doğru bir söz duydum!.
Eh, bizde Aydın Doğan'ın  canlı yayındaki o konuşmasına bakarak, çetesinin, pardon Genel Yayın yönetmeni'nin çevirdiği katakullilerden haberdar olmadığına inanmak istiyor ve soruyoruz:
Sayın Doğan, "Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu'ya" atfettiğiniz benzetmeye aynen katılıyoruz, katılmasına da, bilmem sizde aşağıdaki telefon görüşmesinin dökümünü okuyunca, namus ve şeref kavramlarıyla ilgili görüşlerinizi aynen muhafaza eder misiniz!

Sayın  Doğan gelin sizi 1998 Yılına, adını andığınız o şerefsizliğin hemen 1 Yıl sonrasına götüreyim!.
Ertuğrul Özkök, Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu 1998 Yılında dönemin Ekonomi'den sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner ile yaptığı ve uzun süre medyanın gündemine oturan o telefon görüşmesine götüreyim. 
Bu görüşmede Özkök, Doğan Grubu'nun kuracağı karton fabrikasına,  başbakan'dan teşvik almak için yaptığı ve gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan o telefon görüşmesinde ülkemizin nasıl yağmalandığına, hep beraber kulak kabartalım!.

İşte; Ekonomiden sorumlu devlet bakanı Güneş Taner’le “Paronunun şerefsiz dediği, iş takipçisi, Genel Yayın yönetmeni ” Ertuğrul Özkök’ün 22 Ekim 1998’de gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinin tam metni: 

Özkök: Sen şeyde mi, şeyden mi dinliyorsun beni açıktan mı? 
Taner: Hı, tabii alayım. Ha şimdi söyle. 
Özkök: Ya şimdi Güneş biz biliyorsun bir tane karton fabrikası 
kuruyoruz Kocaeli’nde, ondan sonra ee.. size bir teşvik başvurumuz var. 
Taner: Tamam. 
Özkök: 50 milyon dolara kadar teşvik veriyorsunuz, şey pardon 50 milyon dolar en az olacak. Bizimki 130 milyon dolarlık falan bir teşvik... 
Taner: Eee, veririz. 
Özkök: Senin masanda duruyormuş bu. 
Taner: Yoo, daha bana gelmedi. 
Özkök: Gelmiş sana, öyle dediler bana. 
Taner: Dur bakayım bana gelmedi ama şimdi sordururuz söyle bakim isim ver. 
Özkök: Meyta. 
Taner: Meyta mı? 
Özkök: Meyta galiba, evet Meyta mı Meyfa mı öyle bir şey karton fabrikası. 
Taner: Bana teşvik uygulama genel müdürünü bağlar mısın? Ha sen söyle bana ben öbür. telefonla istettim. 
Özkök: Bir sor bakalım bir öğren yahu? 
Taner: Ben şimdi öğreneyim de ne olduğunu durumun. 
Taner: Dur bir dakka... Alo ya bir şey sorucam sana, bu şeyle ilgili bir teşvik bizde bekliyor mu? Meyta diye karton fabrikası... Korkmaz Yiğit mi, hayır Milliyet grubunun değil ya, bu şeyin Meyta da bu şeyin Aydın Doğan’ın tamam... 
Taner: Bu nedir tık tık sesleri benim söylediklerimi teybe mi 
kaydediyorsun? 
Özkök: Bu benim şey ya şey telefonla konuşuyorum ben hayatımda hiç kimseyi banda almadım kimseye yapmadım, sana mı yapacağım. Afitap bak bakan şüpheleniyor banda alıyorum diye. Herkes kasete aldığı için bunu başka telefona aktarabilir misin... 
.... 
Taner: Dışarıda eğer sıkıntımız olmasa ben içeride şeyi temizleyeceğim. Yani benim sıkıntım dışarıdan kaynaklanıyor. Dışarıdan alamadığım için şey yapıyorum. Bir tarafta onlar, bir tarafta seçim, bir tarafta şey Türk Ticaret Bankası, nedir ulan bu başımıza gelenler. 
Özkök: Hakikaten ya bu Türk Ticaret Bankası olayı... Bu gazete.. yine biz şey yapıyor bir tarafa. 
Taner: Hı... 
Özkök: Yazıyoruz abicim. 
Taner: Yazmanız lazım çünkü yarın siz de çok zor durumda kalırsınız ya. 
Özkök: Evet. 
Taner: Mehmet Emin’le görüşmüş seninki. 
Özkök: Evet görüştü, görüştü. 
Taner: Ondan sonra tekrar görüşecekler herhalde. 
Özkök: Onun havası ne? 
Taner: Ben şey yaptım ona dedim ki yahu yap bu işi... 
.... 
Özkök: Doğru, doğru. Peki yahu Güneş, verin artık bunu satış falan verin bunu ya. 
Taner: Ya vericez de şimdi devletin yani şimdi. 
Özkök: Abi, devlet ilk defa mı kağıt verecek Allah aşkına yapmayın bu yahu. 
Taner: Ya mesele o değil, bütün mesele şimdi sorumluluk meselesi var. Kimin ne sorumluluğu, şimdi bunun içersinde bunun ne kadarı bana ait, ne kadarı başbakanın sorumluluğunda belli değil ki. Yani şimdi ben kalkıp da emniyetin çok gizli diye Merkez Bankası’na yazdığı ve Merkez Bankası Başkanı’nın bana göstermediği dokümanı ben nasıl vereyim ki. 
Özkök: Ne olacak abicim, sen kendini koruyacaksın ya... 
Taner: Hayır, ne olacak değil, yani yahu tamam ben kendimi 
koruyacağım ama bir de devletin şeyi var yahu çalışma yöntemi var, boku var, püsürü var ya. 
Taner: Şimdi biz biliyoruz ki, herkes biliyor ki böyle bir yazı yazılmış ve bu yazıdan bizim haberimiz yok. Benim bu yazıdan dün haberim oldu. 
Özkök: Ben seni orada yazıyım mı peki bunu. 
Taner: Yazma. Yani bir numara çekme, çünkü olduğu takdirde bir sürü şeyin içersine şey olur yani habercilik açısından senin işine yarar da benim işime yaramaz. Taner: Yani bunu alacağın yer Başbakan. Senin başbakanı yakalayıp, alman lazım. Gelsene Ankara’ya. 
Özkök: Bugün mü? Abi dün oradaydım ben. 
Taner: Niye haber vermedin, ben akşam Zafer’i başbakana götürdüm. Geldiğin zaman beni niye aramıyorsun. Ben sana dedim ya sen beni boş veriyorsun diye. Oğlum bak biz bu işlere katılmadık ha korkma benden. 
Özkök: Yahu ne korkucam senden bırak Allah aşkına yahu. Benim 
başka işim vardı dün akşam. 
Taner: Bilmiyorum tabii, ne işin vardı ama? 
Özkök: Hı hı.. tahmin ettiğin işim vardı. 
.... 
Taner: Söyleyemem oğlum söyleyemem yapamam. Yani biliyorsun ne onunkini sana ne de seninkini ona söyleyemem onun için gel buraya, kendin başbakana gel. 
Özkök: Telefonlara bile çıkmıyor artık adam. 
Taner: Kim? 
Özkök: Mesut. 
Taner: İşte böyle zamanda arayı şey yap. 
Özkök: Arayı ne yapalım ben kardeşim çıkmıyor bile telefonuma yahu... 
Taner: Sen de telefonla uzaktan idare etmeye çalışıyorsun. 
Özkök: Bugün onun ağzından manşet yaptım, daha ne yapayım. 
.... 
Taner: Yani senin buradaki Sedat’ın yapacağı işler değil bunlar. 
Özkök: Ben yarın Paris’e gidiyorum. 
Taner: Vay adi herif vay... 
Özkök: Yok abicim senin başbakanın bana etmediği hakareti 
bırakmadı. 
Taner: Benim başbakanım oldu şimdi. 
Özkök: Ulan yine ben koruyorum, hâlâ da ben koruyorum. Röportaj gibi gideceksin ana avrat iyice bir kavga edeceksin ondan sonra tekrar iyi adam olacaksın. 
Taner: Ankara’da her şey önemli bugünler bu saatlerde. 
Özkök: Ben bunu kafaya yedikten sonra hiçbir şeyi yok. İftira atıyor, bana kalleş diyor. Atsın ne yapalım. Biz de öğrendik artık kavga ederiz onunla bir güzelcene ondan sonra barışırız biz de iyi adam oluruz ondan sonra bizi de şey yaparlar. 
Taner: Sizin aranızdaki ilişkiye karışmam. 
Özkök: Öyle işte karışmazsın ya. 
Taner: Şarapları sana verirken bana mı verdi, şarapları getirdi. 
.... 
Taner: Valla ipucu falan veremem. Gel diyorum sana sen dinle beni, atla uçağa gel ne işin var? 
Özkök: Yarın sabah 8 uçağıyla şeye gidiyorum Paris’e. Rahmi Bey’in davetlisi olarak gidicem. 
Taner: Ulan çok mu önemli Rahmi Koç’un davetlisi olmak? 
Özkök: Önemli abicim önemli. 

Propoganda öyle bir sanattır ki, insan başkasının ayağına basarken, kendisi "Ah!" der. 
Doğrusu bu ya, bay Aydın Doğan propoganda yapmayı iyi beceriyor!. 
Kendini olayın dışında gibi tutup, genel yayın yönetmenine iş takipçiliği yaptırtmak, gazeteciliğin temel kavramlarına uymaz ama, Aydın Doğan'ın diline doladığı namus ve şeref kavramlarına uyar mı, işte onu Aydın Doğan'a sormak lazım!...

Kalın Sağlıcakla..