Demokrasi tarihimiz; Siyasette yalpalayan, sık-sık gömlek değiştiren çok siyasetçi gördü
Bu ülkede İsmet İnönü'ye, Cemal Gürsel'e, Kenan Evren'e bile övgüler düzen, onları yere-göğe koyamayan siyasetçiler çok oldu. İsimleri okullara, caddelere, bulvarlara verildiğinde, adlarına tarih kitaplarında uydurma zaferler yazıldığında hiç şaşırmadık!
Çünkü o dönemde kaypaklık ve fırıldaklık modaydı!
'Şark hizmetinden yırtmak' isteyen vali ve kaymakamların, gücü elinde bulunduranlara attıkları taklaları unutmaya imkan var mı!
İnegöl'e bağlı Yenice beldesine o dönemde yaptığım bir ziyarette 28 Şubat Darbesi döneminde aktif rol alan Orhan Taşanlar'ın adının bir caddeye verildiğini görünce, hemen belediye başkanına dönüp "Buna ne gerek duydunuz?" diye sordum.
Bana verdiği cevap kan donduracak cinstendi; "Şimdilik bu sıkıntılı dönemi atlatalım, daha sonra değiştiririz" olmuştu.
Yani 28 Şubat döneminde halk oyu ile seçilmiş belde başkanı bile kendini güvende hissetmiyor ve atanmış Bursa valisinden korkuyordu!
Peki demokrasi tarihimize kara bir leke olarak gecen 28 Şubat sürecini yöneten baş-mimar kimdi dersiniz?
Elbette ki Süleyman Demirel'di!
Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, darbe (28 Şubat) yapılacağı istihbaratını alınca doğruca, Erbakan ve hükumet ortağı Çiller'e haber veriyor.
Erbakan'da önlem alınması konusunda durumdan Demirel'e söz-edince Demirel ne yaptı dersiniz.? "Tabii sayın Erbakan hemen gerekli önlemleri alalım ve darbeyi önleyelim mi" dedi sanıyorsunuz?
Yok be arkadaşlar keşke öyle olsa!
Ama Demirel ne yaptı biliyor musunuz? Hemen darbecilere "Erbakan'ın durumdan haberi var, elinizi sıkı tutun" diyerek, 2-3 ay sonra olacak darbeyi öne aldırmış, İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu'da canını kurtarmak için ABD'ye kaçmak zorunda kalmıştı!
Yine o dönemde merhum Erbakan'a 'pezevenk'diye hitap eden üniformalı bir şerefsiz hakkında Demirel'e "Bu konuda neler söylemek istersiniz?" diye sorulduğunda, "Boşalma hakkını kullanmıştır" cevabı bugün bile vicdanları isyan ettirmektedir.
Seçilmişlere gözdağı vermek için sokaklarda dolaştırılan tanklar, masasına rakı isteyen kahpeler, yargıçlara verilen brifingler Demirel tarafından neredeyse ayakta alkışlanmıştı!
Peki Demirel'in hiç mi olumlu yanı yok?
Yok arkadaşlar! Keşke olsa ama yok!
Hırsızlık, yolsuzluk, çökmüş adalet sistemi, hayali ihracat, adam kayırmak, eşkıyayı 'Bankalarda Sorumlu Devlet Bakanı yapmak' hep onda!'
Yine döneminde yolsuzluklar kendisine hatırlatıldığında "Verdimse ben verdim!" diyecek kadar da pişkindi!
Şimdi bu Demirel'i savunan ve ondan sitayişle söz-eden Erdoğan'ı eleştirmeyeyim de, kimi eleştireyim!
Ne diyor sayın Erdoğan?
"Ülke için gittiğim bir çok yerde hizmetlerinin hizmetine rastladığımı bir isimdir.
Güniz Sokak'taki evi bundan sonraki nesillere onu yaşatan eserler olacaktır. Belgeleriyle adete arşiv olmuş Güniz Sokak'ta bundan sonra gençliğin hizmetine sunulacak bir gelecek herkese yol açıcı olacaktır"
Siyaset yaşamı boyunca halkın sırtında tepinmiş biri olarak, hangi yolu açacak Demirel?
'Hırsızlığın kitabını yazalım' desek akla ilk gelecek isim Süleyman Demirel'dir.
Yok arkadaş; kötü bir kişiyi sözlerinizin arasına yalan katmadan övemez-siniz!
Demirel'i övmek, millete gübre yığını üstündeki kompostoyu yedirmekten farksızdır!
Onu övenin Türk Milletini aldatmaya hakkı yoktur!
Sayın Erdoğan Demirel'e kişisel olarak sempati duyuyor olabilir.
Ama onun demokrasimize yaptığı tahribatların üstünü örtmeye asla hakkı yoktur.
Süleyman Demirel Türkiye'deki yolsuzluğun ve yoksulluğun babasıdır.
Böyle birini övmek onun üzerindeki karanlığı örtmez.
Süleyman Demirel; 'Türkiye'nin yolsuzluk tarihinin sonsuz derinliklerinde' yer alacak ebedi bir hikayedir...
Siz ne kadar çabalasanız da;
"Gerçek her zaman fotoğraflardan daha fazlasını anlatır"
Allah'ın himayesi ülkemizin üzerinde olsun kalın sağlıcakla...