Bazı hadiseleri görmek, görebileceğiniz noktaya gelmekle olur.
Bakın açık ve net yazıyorum; "Taksim gezi Parkı olayında" istihbarat zafiyeti değil, "istihbarat ihaneti vardır!"
Ankara'daki Büyük-elçilik Saldırısı ve Reyhanlı Hadisesinden" tutun da, "Taksim Gezi Parkı" olayına kadar, istihbarat birimleri üzerine düşen görevi yapamamıştır demiyorum, dikkat buyurun Yap-ma-mış-tır!.
Bu konuda İstihbarat Birimleri yetkilileri hesaba çekilmeli ve içlerindeki "Çürük elmalar" derhal ama derhal ayıklanmalıdır...
Arkadaşlar; Devlet İstihbaratı Birimleri, devletin devamlılığı açısından olayların geliştiği sahada görev yapan, Polis, Asker ve diğer güvenlik güçlerimizden bile daha önemlidir.
Reyhanlı olayında birileri çıkıyor "Efendim olayın olacağı 15 Gün önceden bildirilmişti" diyor.
Peki ya sonra?
51 Kişi katledilip, birçok vatandaşımız mağdur edildikten sonra, Reyhanlı Emniyet Müdürü görevden alınıyor ve böylece pislik halının altına süpürülerek radikal tedbirler uygulanmadan geçiştiriliyor!
Adama "Düğün geçtikten sonra, kınayı münasip bir yerine yak" derler!
Reyhanlı'da istihbarat ihaneti nedeniyle 51 Kişi katledildi.
Buradaki "15 Gün Sonra saldırı olacak istihbaratını" değerlendirmeye almayan yetkili her kimse, en-az o bombayı koyanlar kadar suçludur hatta, bombayı koyan o canilerin suç ortağıdır.
Hepimiz hata yapabiliriz ama, istihbaratta ne yazık ki hatalar peş-peşe geliyor!.
Efendim "Gelişen bütün hadiselerde dış güçlerin parmağı var. 30 Tane holding sahibi terörü besliyor. İçeride marjinal guruplar var." falan-filan hepsi doğru iyi-güzel de, bütün bu olaylarda istihbarat-bilgi eksikliği var mı? Bence var.
Belki de gelen istihbaratı devletten gizleyenler de var?
Burası hepimize karanlık.
Hatta biraz daha ileri gideyim; bu konuda soruşturma açıldığını dahi sanmıyorum!
Oysa yaşanan yakıcı bütün hadiselerin en önemli noktası bu...
Bakınız Milli İstihbarat ve diğer devlet birimlerinin " Efendim öngöremedik!. Ya da zaafa uğradık" gibi mazeretlerin ardına saklanmaya hakkı yoktur.
Çünkü devlet içinde istihbarat "Namus Lekesi" gibidir.
O lekeyi temizlemenin yolu da, namusa halel getirenleri cezalandırmaktan ve o birimin içinden tard-etmekten geçer.
Ekonomik kaygılardan uzaklaştıkça, Türkiye huzurlu günlere doğru yaklaştıkça, birileri enerjimizi tüketmek ve güvensizlik ortamı oluşturmak için her türlü alçakça mücadeleyi sergiliyor.
Birçok iş-adamı ülkede kaos oluşturmak için gazetelere ilan vererek halkı sokağa dökmenin yollarını arıyor.
Peki ne istiyorlar?
Geçenlerde ekonomi Doçenti bir arkadaşımla oturduk ve kendisine "Ne istiyor bu iş-adamları, hükumete niye savaş açtılar? Oysa ekonomi büyüdü, yoksa eskisinden daha mı az para kazanıyorlar?" diye sordum.
Arkadaşım "Hayır Recep bey. Ama dünle bugün arasındaki fark; andığın o iş-adamları eskiden emeksiz ve daha kolay para kazanıyorlardı. Bugünkü ekonomik modelde ise, devamlı büyüyen ekonomi ile birlikte büyümek yani kazancını yatırıma yönlendirmek zorunda. Dünya ile rekabet edebilmesi için bu şart!. Oysa eskiden, bugün yatırıma harcadığı parayı faize yatıracak ve yan yatarak emeksiz ve risksiz para kazanacaktı!"dedi
Bakınız İş-adamları önceden; beğenmedikleri hükumeti indirme kudretine sahip oldukları gibi, istediğini de kendilerine önceden söz verilen imtiyazlarla iktidara getirebiliyorlardı.
Hatta geçmişte bazı Başbakanların hadi adını da vereyim mesela Mesut Yılmaz'ın gece yarısı pazarlığı ile iş-adamlarına banka peşkeş-çektiğine bütün Türkiye şahittir!.
Yine "baba" lakaplı bir zırtaboz; Bursalı bir iş-adamını borçlarını temizlemesi için, borçlu olduğu bankalardan sorumlu devlet bakanı yapmış ve o iş-adamı bakanlığı sayesinde, büyük bir yetenek(!) göstererek borçlarını ödediği gibi,işlerini de bir hayli büyütmüştü!
Haaa ben sadece iki örnek verdim.
Bu konuda yazabileceğimiz daha birçok benzeri olay var.
Ama geçmişte yaşadıklarımıza benzer, bugünkü yaşananlar bir ahlaki sorunu gözler önüne seriyor.
Ben iş-adamlarının halkı sokağa dökmek için gazetelere ilan vermelerini, ya da el altından terörü desteklemelerini çok önemsiyorum.
Ve bunun devlet birimleri tarafından ivedilikle mercek altına alınması gerektiğine inanıyorum.
Bakınız terörü yapan taşeronların ideolojik kaygıları yoktur.
Onlara basın parayı istediğinizi yaptırın!
Taksimdeki terörü yapan "SPD" isimli kıytırık partininde, politik amaçla kurulmuş bir siyasi parti değil, teröre taşeronluk yapan bir çete olduğuna inanıyorum.
Polisimize tek-tek sokaklarda Molotofçu kovalatacağımıza, terör bataklığını kurutmanın yollarını aramalıyız.
Bu bataklığın içindeki çamur ister adı duyulduğunda toplumu şaşırtacak iş-adamı olsun, ister politik kaygılarla onlara perde arkasından destek veren politikacı... Mutlaka korkusuzca üzerine gidilmeli ve bu bataklık kurutulmalıdır.
Sözü daha fazla büyütmenin anlamı yok.
Allah'ın laneti "Daha fazla para kazanmak uğruna ülkeyi ateşe atanların üzerine olsun!"
Yüce Allah bu uğurda mücadele verenlere "Güç-Kuvvet" versin.
Değerli okurlarım kalın sağlıcakla.