Toplumlar bunlara güvendiği sürece, kendilerini güvende hissederler.
Bugün hangi çocuğa dönüp "Büyüyünce ne ne olacaksın?" diye sorsak, ya "polis" ya da "asker" cevabını alırsınız.
Yine herhangi bir kalabalık sohbette polisi veya askeri eleştirmeye kalksanız, "Ya kardeşim; adamlar canını ortaya koyup, vatanı için mücadele ediyor, tabii ki ufak tefek hataları olacak" diyen insanlarla karşılaşırsınız!.
Gördüklerinizin bazen yazıya dönüşemediği zamanlarda oluyor.
Aşağıda anlatacağım olayda işte böyle bir şey!
Kağıthane-Sanayi Polis Karakoluna mensup bir ekip, bir vatandaşımızı şüpheli bularak, sorgulamak üzere adı geçen karakola getiriyor.
Vatandaş; uzun bir bekleyişten sonra işi olduğunu ve kendisiyle ilgili işlemin bir an önce yapılarak, salıverilmesi isteğini dile getiriyor.
İşte polis şiddetinde tüyler ürperten hadise de bundan sonra başlıyor.
Asker kaçağı olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp, karakola getirilen gence karakolda bulunan "7 maganda!" pardon polis dayak atmaya başlıyor...
Hatta dayak değil düpedüz "Linç girişiminde" bulunuyor!
Sabah Gazetesine, duyarlı polisler tarafından ulaştırılan görüntüde magandalar, kelepçeleyerek yere yatırdıkları genç adamın başına öldürücü darbelerle tekme atıyor, birde yetmezmiş gibi, iki ayağıyla kafasının üzerine çıkıp eziyor, eziyor!.
Meydan dayağı aralıksız 5-10 dakika ayılar(!) yoruluncaya kadar devam ediyor.
Bu sırada bir evrak takibi için karakola gelen iki vatandaş dehşete şahit olup, olayı çaresizlik içinde izliyorlar...
Olayı anlamak ve kardeşini görmek için karakola gelen sanığın abisine, polisler "Kardeşinle aramızda sürtüşme yaşandı, onu görünce şok olma" diyorlar...
Kardeşini; yüzü-gözü çarşamba pazarına dönmüş(!) kanlar içinde gören ağabey yaşadığı kısa bir şoktan sonra soluğu savcılıkta alarak, dayakçı eşkıyalar hakkında soruşturma açtırıyor. Ancak kimlikleri belli olan magandalardan sadece biri ifade vermeye gidiyor. O da savcıya verdiği ifadesinde hakarete uğradıkları ve sanığın kendilerine galiz küfürler ettiği iddiasında bulunuyor!. Ve bunun sonucunda serbest bırakılıyor.
Dayakçı diğer polislerin ise ifadesi dahi alınmıyor!
Belli ki mağdur vatandaş bir şekilde ikna edilip olay ört-bas edilecek...
Türkiye her alanda hızla büyüyerek, ileri seviyelere yükselirken, çeteleşmiş devlet yapısı ne yazık ki vatandaşın yakasını bir türlü bırakmıyor!
Dayaklı demokrasi önce ilkokulda başlıyor. Öğretmen dövüyor!. Evde anne-baba dövüyor!. Askere gidiyor komutanı hem dövüyor, hemde sövüyor!. Hatta hızını alamayıp eline pimi çekilmiş bombayı tutuşturup 4-5 arkadaşıyla birlikte ölümüne dahi sebep olabiliyor!
Bizim yaşamımızda fakirlik ve dayak günlük hayatımızın neredeyse her noktasına hakim!.
Dayak tehlikesiyle karşı-karşıya kaldığınızda, genellikle yardım isteyecek zamanınız yoktur...
Acı ama gerçek; her-birimiz karakola davet edilip bir şekilde dayak yiyebilecek vatandaş adayıyız!.
Her Polis zorba mı? Elbette değil. Görevini layığı ile yerine getirip vatandaştan takdir gören polisler elbette var.
Ama bizim ülkemizde "Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer!" diye bir atalar sözümüz de var!.
Gençliğimden beri iki şeye tahammül edemem: Biri zorbalığa, bir diğeri de hukuksuzluğa. Bir yerde zorbalık gördüğümde "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" hiç demedim, diyemem de!
Evet bu davranışlarımın çoğu zaman olumsuz sonuçları oldu ama haksızlık kolay kabul edilebilir bir duygu değildir...
İnanın hayat zorluklara, eşkıyalığa, haksızlığa göz yumanlara daha zor gelir. Böyle bir kaosun içinde yaşamak herkesi delirtebilir.
Bazı insanlar; kendilerine emanet edilen üniformanın değerini bilmiyor ne yazık ki... Kendilerine verilen yetkinin sınırlarını aşıp, makalemize konu olan bu olaydaki gibi vatandaşın kafasına çıkıp "Diskoda tepinir gibi!" tepine biliyor. Vatandaş ölebilirmiş kimin umurunda, tohumuna paramı saydı!
Üstelik yine bu olayda olduğu gibi savcılık her şeyi Katolik-papazları gibi temizlemeye hazır!..
Özgür demokrasinin olmadığı yerde ne yazık ki eşkıyalık kol gezer! Adaletin tesisi için, istediğiniz kanunları getirin, eğer o ülkede "Demokrasi Kültürü" yoksa bütün yasaları atın çöpe gitsin!
Demokrasi keyfini çıkarttığınızda güzeldir.
Devlet adamı görevine sevgiyi katmayı beceremiyorsa, gelecekle ilgili güzel hayaller kurmamız mümkün değildir.
Zira: "Kara undan baklava, incir ağacından oklava olmaz".
Kalın sağlıcakla.