
"Öyle insanlar vardır ki bulundukları makama güç katarlar. Amaaa öyle insanlar da vardır ki, bulundukları makamdan güç alırlar".İlker Başbuğ; görevi süresince TSK'ya hiçbir değer katmadığı gibi, makamının gücünü kullanarak; darbecilere, hainlere, "komutanım heronları düşürelim" diyenlere arka çıktı...Ceza almamalarına özen gösterdi!
Değerli enguzelyasam.blogspot.com okurları bazı meslek erbapları suç işlemeyi kendileri için hak olarak görürler ve bunu suç olarak görmedikleri için de, kanunların, hukukun ırzına geçmekten çekinmezler.
Bay Başbuğ; görevde bulunduğu süre içinde, TSK'da suça bulaşmış kişilere avukatlık(!) yapmaktan, genelkurmay başkanlığı yapmaya vakit bulamadı!."İşte bakın bir boru, neden toprağa gömülmüş, anlayamadım; bu silahlar TSK envanterinde yok!" gibi fantastik savunmalarla hem kendini batırdı, hem de TSK'ya itibar kaybettirdi...O "boru"nun TSK envanterine ait olduğu anlaşıldıktan sonra bürünülen bir "kem-küm" gayretiyle, araya lâf karıştırıp konuyu değiştirme kalktı.Başaramayınca da; "TSK'ya karşı asimetrik psikolojik bir harekat yürütülmektedir." diyerek belgeli, delilleriyle sabit suçları ört-bas etmeye kalktı...
"Oruç Reis" fırkateyni'nden yaptığı açıklamada "Özellikle Türkiye'de medyanın bir kısmının varoluşlarının temel nedeni gerçeklere ve doğrulara dayanmayan eleştiriler yaparak TSK'yı her gün gündemde tutmak ve TSK aleyhine kampanya yürütmektir. Bunlar aynı zamanda kendilerini demorkasinin savunucusu olarak göstermektedir. Demokrasiyi savunmak için tek çıkar yol silahlı kuvvetlerin karşısında olmaktır. TSK her vesileyle demokrasiye ve hukuk devletinin yanında olduğunu her vesileyle ifade etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu süreçten rahatsızız. Bu rahatsızlığımızı her vesileyle ilgili makamlara ilettiğimiz gibi yasal olarak yapılması gerekenleri yapıyoruz." diyerek, TSK'da işlenen suçları deşifre edenlere "Göz dağı" vermeye kalkması yok mu!.. Bu da demokrasi müdafilerine karşı öfkesini ortaya koyarken hatalarının daha da artmasına neden oldu... Eeee adalet duygusunu yitirenlerin çivisi böyle çıkıyor demek ki!..
Başbuğ döneminde "TSK'nın modernizasyonu" yani teknik kaabiliyeti arttıkça, zayiatları da arttı!.. "Heron"lar istenen görüntüleri ulaştırdı ama; bir kere ülkesine ihanet etmeyi kafasına koymuş bir kısım omuzu kalabalık "Yağmur var, hava sisli, toz bulutu var" gibi teranelerle, evlatlarımızı pkk'lı kahpe döllerine hedef yaptılar!. Yedi gencimizin boşu boşuna şehid edilmesine göz yumuldu. Evet evet yanlış okumadınız; yedi dakika ötedeki komşu birliklerin gelmesine engel olunarak, helikopter kaldırılmayarak tabiri caizse, askerimizin "pkk'lı kahpe dölleri" tarafından şehid edilmeleri sağlandı!..
Pekiii sadece Hantepe ihaneti mi?...Ohhoo(!) Başbuğ döneminde ihanetler yazmakla bitmez! Sadece yakın tarihteki Gediktepe'de, İskenderun'da, Aktütün'de, Dağlıca'da, Reşadiye'deki ihanetler mercek altına alınsa, inanın pkk terörünün 30 yıldır niye bitmediği kendiliğinden ortaya çıkar...
Türkiye değişiyor...Türkiye gerçek demokrasi'yi arıyor...Türkiye artık demokrasiye sülük gibi yapışan ve kendilerini ayrıcalıklı kabul eden sülüklerden, pardon bürokratlardan kurtulmanın yollarını arıyor.
Yeni Türkiye'de analar saatlerce yardım gitmeyen evlatlarının şehadetinin ardından komik savunmalara inanmıyor, "ulaşamayacağınız yere evlatlarımızı neden götürüp bıraktınız" diye hesap soruyor.
Yeni Türkiye hesap sorarak hakkını arıyor.
Artık yeni Türkiye, eski TSK'ya inanmıyor.
İlker Başbuğ iki yıl boyunca tüm tartışmaların odağındaydı. En çok konuşulan ve konuşan, en çok tartışılan Genelkurmay Başkanı oldu. Son Yüksek Askeri Şura toplantısı Başbuğ döneminde TSK’nin nereden nereye geldiğinin resmiydi. Şûraya katılan iki ordu komutanı sanıktı ve yargılanıyordu. Bir orgeneral başbakandan, diğeri cumhurbaşkanından veto yemişti. Her şeyi değiştirmek için gelen Başbuğ, tabiri yerindeyse arkasında bir enkaz