Demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, ülkemizde güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına neden oldu.
Bu boşluktan yararlanan devlet ve millet düşmanları ile terör örgütleri "Milli İradeyi" hedef almaya başladı.
Demokratik hak ve özgürlükleri arttıralım derken, terör örgütlerinin hareket alanlarını da genişlettik!.
Bir yandan teröristleri özgürleştirirken, diğer yandan da Güvenlik güçlerimizin elini kolunu bağladık!.
Evet Taksim-Gezi parkı gösterilerinde, güvenlik güçlerimiz terörü durdurdu ama, polisin zaman-zaman göstericiler karşısında aczi-yete düşmesi terör örgütlerinin yandaşlarının "Biraz daha gayret edilseydi, devlet içindeki stratejik noktalarda "Kurtarılmış Bölgeler" oluşturabilirdi, şeklinde düşünmelerine yol-açtı!.
Normal standartlara sahip olmayan göstericilerin tepkileri, hem ortak, hemde gayri ahlaki yollara başvurdukları için polise göre daha dinamiktir.
Karşınızda devleti devirmeye ant-içmiş, yakıp-yıkan, polisimizi fırsat yakaladığında katleden, gazlı tabancaya karşılık; bilye, kilit taşı, Molotof bombası, ile saldıran, hatta polisin silahına, aracına ve birçok lojistik teçhizatına el koyan alçaklara karşı, stadyum seyircisine yaptığınız gibi, dağıtma ve kovalama benzeri güvenlik örneği sergilersiniz, orada polisimizin gücünü zayıflatırsınız!
Farklı yerlerden gelen fakat aynı kanaldan beslenen ve ağız birliği içinde olan medya-tik grupların, olumsuz propagandaları güvenlik güçlerimizin hareket kabiliyetlerinin zayıflamasına neden olmuştur...
"Polis Orantısız Güç Kullanıyor!" diye ciyaklayan, "Milli İradeyi Devirmeye" ant içmiş şer yuvaları, bu sözü sık sık kullanarak, güvenlik güçlerimizi işlevsiz kılmaya yönelik propagandalarında, Polisimizin, eşkıya karşısında hareket kabiliyetini kısıtlamışlardır.
Son zamanlarda "Polis Orantısız Güç kullanıyor" propagandası yapanlara sormak lazım:
İyi güzel de, desteklediğiniz eşkıya bu orana çok mu dikkat ediyor?
Sizce arzuladığınız oranın tutturulması için Polisle-eşkıyanın eşit sayıda mı olması lazım?
Ayrıca silah ve teçhizat açısından her iki tarafı da mı eşitleyelim!
Fikir fahişesi gazetecilerin ve onların perde arkasında tasmalarını elinde tutan efendilerinin en belirgin özelliği hüküm vermedeki ahlak ve adalet eksikliğidir.
Onların her hamlesi, "Milli İradeye ve güvenlik güçlerimize diz çöktürmeye yöneliktir."
Gelişmiş bütün dünya ülkeleri; toplum yaşamında düzenin aksamadan yürütülmesi, bireylerin korkusuzca yaşayabilmesi için, toplum güvenliğini tehdit eden ve edebilecek olan şer odaklarının üzerine giderken, otoriteyi sağlayabilmek için, polisin güvenliğini eşkıyanın güvenliğinden daha ön planda tutar.
Çünkü terör odaklarıyla mücadele eden güvenlik güçleri, olay mahalline giderken neyle karşılaşacaklarını bilemezler!.
"Efendim ama Polis olay yerinde çok sert davranıyor!"
Tabii ki sert davranacak.
Karşınızdaki reziller, "Toplumsal düzeni bozmak için, polisten daha güçlü oldukları imajını yaymaya çalıştıkları için" ilk vuruşa çok önem verirler!.
Peki Polis nasıl hareket etmeli?
Polisin hareket kabiliyeti çok geniş olmalı. Bir çok gelişmiş dünya ülkesindeki polisin kullandığı bayıltıcı silah(şok Aleti) ve benzeri donanımlara bizim güvenlik güçlerimizde sahip olmalıdır.
Güç belayı her zaman korkutur.
Çünkü çatışma meydanlarında kuralları her-zaman arslanlar koyar!
Eşkıyanın kurallarına teslim olursanız, ormandaki gibi onun savunmasız ceylanı olursunuz!.
Eşkıya ile Başbakan Yardımcısının görüşmesini de doğru bulmuyorum!.
Ayrıca onların Taksim bilmem ne platformu adı altında Devlete ait kurum önünde basın açıklaması yapmalarını, hükumete; "şunları-şunları yapmalarını, aksi halde hıııı" benzeri, aba altından sopa göstermelerini(!) kesinlikle tehlikeli buluyorum!. Böyle bir hataya Bülent Arınç gibi bir devlet adamının nasıl düştüğünü de anlamakta zorlanıyorum!
Münazaranın ilk şartı seviyeli muhataptır.
Erdemin ödülü olan hoşnutluk, sadece erdemin yolundan gidenlerle olur.
Kendilerinin dokunulmaz olduğunu düşünenler, hep imtiyazlı olmaları gerektiğini savunanlar, tasmalarını kimlerin tuttuğundan haberi olmayanlar, erdemin yolundan gitmeyi beceremezler...
Şer odaklarına karşı devletin ortaya koyduğu duruş çok önemlidir.
Bu tip demokrasi yamyamlarına her-daim hayal kırıklığı yaşatmak devletin asıl görevidir. Devlet kişiye ve belirli gruplara özel kavramlarla hareket etmez.
Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasiyi hedef alan şer güçlerle, onların hak-ettiği bir biçimde mücadele etmek, karanlıkları aydınlığa kavuşturmak için şarttır.
"Toplum huzurunu bozanlarla orantısız güç kullanılıyor" gibi mücadele ruhunu yok etmeye çalışan çatlak seslere kesinlikle itibar edilmemeli, huzurumuzun ayarını bozmaya çalışanlara onların anladığı dilden karşılık verilerek, devletin eşkıyadan daha güçlü olduğu sürekli gösterilmelidir.
Sağlık ve esenlikler diliyorum.
