Milli İstihbarat; ülkelerin ulusal, askeri, ticari, teknolojik, ekonomik vs faaliyetlerinin yakından izlenmesi, elde edilen bilgiler çerçevesinde, ülkemizin ileriye yönelik karşılaşabileceği sıkıntılı durumdan yara almaması, gerekli tedbirlerin önceden alınmasını sağlamak için yapılan gizli bir faaliyettir.
İstihbarat sadece bizde değil, dünyanın her yerinde gizlidir ve bu faaliyet sonucunda elde edilen bilgiler, mutad zamanlarda Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı'na, MİT Müsteşarının aktarmasıyla paylaşılır ve ileride ülkemiz aleyhinde oluşabilecek tehlikelere veya sıkıntılı durumlara karşı önceden tedbir alınmasını sağlamayı kolaylaştırmak için yapılır.
MİT; İç İstihbarat ve Dış İstihbarat olmak üzere iki bölüme ayrılır.
MİT'in İç İstihbarat birimi; hukuken İçişleri Bakanlığına bağlıdır ve direktiflerini direk bakanlıktan alır.
İç İstihbarat biriminin en önemli işlevi, yurt içindeki devleti çökertme faaliyetlerini önceden tespit edip, elde ettiği bilgileri İçişleri Bakanlığına aktararak Polis ve Jandarma kanlıyla illegal faaliyetleri önlemektir.
Bizim ülkemiz istihbarat faaliyetlerinde yıllardır İsrail ile birlikte çalışmış bu yüzden de, istihbarat alanında "başarılıyız" diyebileceğimiz bir varlık gösterememiştir!.
Bunun en önemli delili 30 Yıldır süren pkk terörü, ilkokullara kadar inen uyuşturucu kullanımı ve faaliyetleri, internet suçları, faili meçhuller vb. gibi suçların önlenmesindeki istihbarat çalışmalarında istenilen başarıyı gösterememiş olmamızdır.
Evet istihbaratımızın başında yer alan "Milli" sözcüğü sadece kağıt üzerinde kalmıştır!.
Bunun asıl nedeni olarak telaffuz edebileceğimiz en önemli sebep, İstihbarat Teşkilatımız her ne kadar, Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na bağlı imiş gibi görünse de, bir türlü sivilleşememiş, daha çok TSK'ya yakın kişiler tarafından yönetilmiştir.
Öyle ki, zaman zaman gazete haberlerinde verilen demeçlerinden de anlaşılacağı gibi, geçmiş dönemlerde bir çok başbakan MİT'in kendilerinden bilgi saklanmasından yakınmışlardır.
Aradan yıllar geçti; bilişim çağını yaşıyoruz.
Devir eski devir değil anlıyacağınız!
Halk artık, baldır-bacak medyasının kendisine sunduğu bebek lazımlığına benzeyen fotörlü babaların, sempatik gösterilmesine kanmıyor!.
Ak Parti'yi ve sayın Erdoğan'ı kuran, besleyen ve ona hayat veren işte bu ruhtur...
Halk artık; kahramanı kendi ölçütlerine göre değerlendiriyor. Kahraman diye kakalanmak(!) istenenlerin aslında birer cüce olduğunu görüyor!.
Kısaca "Beyaz Türkler kavramı" halk'ın uyanışı sayesinde kendiliğinden ortadan yok oldu.
Hiçbir şey fazilet ve erdem kadar güçlü değil artık. Sayın Erdoğan; bütün şer güçlerin kurduğu tuzaklarla "Muhtar" dahi olamayacak konuma sokulduğu halde, halk o tuzakları yıktı ve Erdoğan bugün Başbakan..
Ya "Demircinin oğlu" diye küçümsedikleri sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'e ne demeli?
Sayın Gül içinde çeşitli tuzaklar kurulmuş, gece-yarısı bildirileri yayınlanmış, 367 ucubesi gibi hukuku ayaklar altına alan çeşitli hilelere sapılmış, ama sonuç ortada, sayın Gül'de Cumhurbaşkanı...
Şimdi de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ekibine yönelik suçlamalar, kafa karıştırıcı ithamlar bana Hakan Fidan'ın göreve gelmesinden hoşnut olmayan İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın o günlerdeki tepkisini hatırlattı..
Mit Müsteşarı sayın Hakan Fidan'a yönelik ilk karalama kampanyası, daha göreve gelir gelmez başlamıştı.
İsrail Savunma bakanı Ehud Barak, "Hakan Fidan'ın İran yandaşı" olduğunu belirten o tuhaf açıklamayı yapmıştı.
Tarihte ilk kez bir ülkenin yöneticilerinden biri bir başka ülkenin istihbarat başkanı hakkında ağır ithamlarda bulunuyordu. O günden bu yana, Hakan Fidan'a yönelik tezgah kokan asılsız iddialar hep devam etti.
Çünkü Ehud Barak işaret fişeğini çakmıştı bir kere!.
Ne dersiniz, sizce de olan bitene bakınca kafanızda karışıklık yok mu?
Oslo'da "pkk ile MİT arasında imzalanan mutabakat metni"nin dışarıya sızdırılmasının sıradan bir birim tarafından tezgahlandığını söyleyebilir miyiz?
MİT ile pkk, terörü sona erdirmek hususunda mutabakat imzalamışlar. Peki bunun olumsuz yanı neresi?
Dünyanın her yerinde istihbarat örgütleri, suç çeteleri ile görüşür. Hatta istihbaratın asıl amacı da bu!. Ama bu olayın asıl korkutan yanı ne biliyor musunuz?
MİT içinde gizli belgeleri dışarı sızdıran hainler var.
Yine 38 Kişinin ölümü ile sonuçlanan "Uludere olayı"nı unutmaya imkan var mı!.
Uludere'de olan bitene bakınca bunun basit bir ihmalden kaynaklandığını söylemek, kimse kusura bakmasın ama dangalaklıktan başka bir şey değildir.
Kim ne derse desin; bu tezgahın da profesyonel bir kurum tarafından hazırlandığı ve sayın başbakan ile, Hakan Fidan'ı zor durumda bırakmak için tezgahlandığı apaçık sırıtıyor!.
Yıllardır muzdarip olduğumuz pkk terörü, Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarı olmasından sonra önce gerilemiş, sonra da pkk'nın yok olma sürecine girmesine neden olmuştur. Bir dönem TSK içinden pkk'ya bilgi sızdırılırken, şimdi durum tersine dönmüştür.
Peki İsrail Hakan Fidan'ı neden istemiyor?
Ehud Barak'ın dediğine bakılırsa; "Hakan Fidan'ın İsrail'e ilişkin sırları İran'a verebileceğinden endişe ediyorlar mış!...
Barak’ın İran’ı öne sürmesi sadece görünürdeki bir sebep.
Zira Hakan Fidan’ın "TİKA Başkanı" iken özellikle Etiyopya ve Sudan’da ki faaliyetleri sonucu bu ülkelerde kazandığı takdir ve sevgi İsrail’i tedirgin etmişti. Bu tedirginliğin sebebini de şöyle izah edebiliriz :
İsrail’in gelecek yıllardaki en büyük sorunu bildiğiniz gibi “SU”dur.
İsrail su ihtiyacının büyük bir bölümünü Taberiye Gölü’nden karşılamaktadır. Bu gölü besleyen kaynak ise Litani Irmağıdır ve Lübnan üzerinden gelmektedir. İsrail’in Güney Lübnan’ı işgal etmesinin asıl sebebi de budur.
İşte İsrail'in buralarda arzuladığı hakimiyeti kurabilmesi için kesinlikle MİT ile birlikte hareket etmesine ihtiyacı vardır. Ayrıca MİT'ten yoksun MOSSAD'IN ortadoğu'da bir işlevi kalmayacağı gibi, İsrail'in dış dünyada yalnızlaşmasına yol açacak ve bu coğrafyadaki varlığını tehlikeye sokacaktır.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ilk göreve geldiğinde, İsrail 'in ona karşı koyduğu açık tepkiye;
Türk Dışişleri’nden Tel Aviv yönetimine yapılan açıklamada “Susun, yoksa biz de konuşuruz!” uyarısı, Türkiye’nin elinde ciddi bir kozun olduğunu gösteriyor. Bu da Tel Aviv yönetimini zora sokuyor olmalı ki, Türkiye'deki maşalarını Hakan Fidan'ı bitirmek için kullanıyor!.
Bakınız; Hakan Fidan bugün görevden alınsa bu duruma en çok sevinecek ülke İsrail olacaktır.
Yine pkk terörünün sona erdirilmesi en çok İsrail'i üzecektir!.
Bir zamanlar Telaviv tak diye emrediyor, Ankara'da geciktirmeden yerine getiriyordu!
Ama bugün her şey tam tersine döndü!.
İsrail'in üfürüğü; yanında Türkiye gibi güçlü bir müttefiği olmadığı için bir işe yaramıyor!
Artık emreden taraf, yani efendi Türkiye...
Bundan sonra, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için İsrail tarafından Türkiye’nin isteklerinin yerine getirilmesi gerekiyor.
Ey İsrail şunu gör artık: Bundan sonraki her yanlışın seni uçuruma daha da yaklaştıracaktır.
Birileri Hakan ve Fidan ve arkadaşlarını itibarsızlaştırarak sayın Erdoğan'ı vurmaya çalışıyor!.
Ama; açıktan açığa çırpınan av'a dikkat, sizi aldatır. Av diye sandığınız o kişi avcı olabilir!.
Kalın sağlıcakla..
