15 Nisan 2011 Cuma
"EKONOMİ"NİN YARALARINI SARMAK İSTİYORSAK...
Günümüzde, sayıştay; kamu kaynaklarının nasıl harcandığı, harcamaların mevzuata uygun olup olmadığı, ne kadar harcandığı gibi klasik sorulara yanıt aramayı sürdürmektedir. Bunun yanı sıra, “Bu kadar harcanmalı mıydı?”, “Bu harcamalar yapıldığında, İstenilen hedefe ulaşıldı mı?” gibi sorulara cevap aramak da sayıştay'ın görevidir. Kısaca kamu kurumlarının hesaplarını denetleme görevi "Sayıştay"ındır.
Anayasamız Sayıştay'a;
Genel ve katma bütçeli dairelerin gelir, gider ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek,
Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak,
Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisine kesin hesap kanun tasarıları hakkında uygunluk bildirimi sunmak, görevlerini vermiştir.
Sayıştay, Anayasamızın kendisine verdiği görevleri bilfiil eksiksiz yerine getirmektedir. Bunun yanında; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kesin hesap kanun tasarılarını dahi denetlemekte, bir noksanlık görse, gerekli mercilere bildirerek, usulsüzlük yapan kişiler hakkında "Suç duyurusu"nda bulunabilmektedir.
Görüldüğü gibi; "Sayıştay" bütün kamu kurumlarının hesaplarını denetleyebilmekte, sadece bir kuruma karşı Anayasa'nın kendisine verdiği denetim görevini yerine getirememektedir. Bu durum "Cumhuriyet"imizin kuruluşundan bu yana böyle sürüp gitmektedir...TSK, parayı talep eder, sivil iktidar çeşitli vergilerle vatandaşı inim inim inleterek bu parayı bulur, ama hesap vermeye gelince cıssss!.. Beylerimiz denetime karşı!... Nitekim; Emin Aşpkaya'dan tutun da, Tahsin Şahinkaya'ya kadar birçok general hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları ortaya atılmış ama bu iddiaların muhatapları bırakın hesap vermeyi, iddiaları ortaya atanları hainlikle suçlamışlardır.
TSK mensupları bu toplumda yaşamalarına ve kurum olarak her türlü ticari faaliyet içinde bulunmalarına rağmen (TSK Türkiye’nin en büyük holdingidir) sanki hiç bir pisliğe bulaşmıyor muş gibi davranmaktadır!..
Bugün Türkiye’nin içine girdiği siyasi ve ekonomik kriz, toplumun her kesimi tarafından tartışılırken, her zaman olduğu gibi gerçek nedenler gözardı edilip, belirsiz ekonomik verilere başvurulmakta ve geçen sürede yaratılacak günah keçileri ile her zaman olduğu gibi sistem kurtarılmaya çalışılmaktadır. Yani herkesten hesap sorulmakta ama askere gelince..?..
Nitekim 28 Şubat darbesinde soyulan 22 bankanın dibinde o günlerin darbeci generallerinin kazması vardır. Adı geçen generaller, soydurdukları bankaların yönetim kurullarında, emekli olduklarında danışman olarak görev almışlardır... Peki o zaman bu generallere bankacılıkla ilgili ne danışıldı Allah aşkına?
Ülkeyi dış düşmanlara karşı koruma görevi olan bir kamu kurumu düşünün. Bu kurumun mensuplarının kurduğu (Oyak) ve sahibi olduğu bir holding var ve bu holding, otomobil imalatından tutun da, sigortacılığa kadar, her türlü faaliyetin içinde yer alıyor ve kimse bu kaymağın bolluğunun nereden geldiğini bilmiyor!.. Millet çalışsın çabalasın beylerimiz istediği gibi tasarrufta bulunsun... Bu beylere sormak lazım: Dünya yüzünde, askeri, bu tür faaliyetler içinde bulunan bir ülke daha var mı? Bankacılık, sigortacılık, otomobil imalatı vs. gibi faaliyetler askerin görev alanı içinde mi? Bu ülke emekli generallerin çiftliği mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli bir organı, Türk halkının özünden doğmuş değerli bir parçasıdır. O bütün Türk ulusunun kutsal saydığı değerler arasındadır.
Bizce , Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kendi halkından kopuk ayrı bir üstün sınıf haline getirmek, kendi içindeki olumsuzlukları örtbas etmek ve kimseye, hiç bir makama hesap vermemek gibi bir davranış biçimi içine girmek ve ticari faaliyetler içinde bulunmak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını zedeler.
Gelelim bu makaleyi kaleme almama neden olan bilindik hadiseye.
Radikal Gazetesinde yayınlanan habere göre Eruygur'a tahsis edilen 14 milyon 330 bin liralık örtülü ödenek parası, Ziraat Bankası Bakanlıklar şubesinde Eruygur adına açılan hesaplara yatırıldı. Harcama yetkisi de Eruygur'a verildi.
Vah ülkem vah! Bu kadar para bir generale nasıl teslim edilir? Bir de üstüne üstlük adamın adına hesabına yatırılmış! Bir tek "bu parayı al da istediğin gibi ye!" denmediği kalmış!. Zaten adı geçen omuzu kalabalık ta parayı nasıl hortumlamış, orası belli değil! Para da buharlaş mış!. Ortalıkta yok!.
Gerçekten ekonomik sıkıntılardan çıkmak istiyorsak; önce sistemin kaymağını yiyen kurumların, yolsuzluk yaparak, ekonomimiz üzerinde açtıkları tahribata son verilmelidir. Üniter devlet yapısı içinde, hesap sorulamayan bir kurum kesinlikle kalmamalıdır. Ekonomimizin yaralarını tedavi edecek ilk ilaç budur...
Kalın sağlıcakla.