İyinin farkı kötü ile kıyaslanınca anlaşılır.
Bir Genel Başkan düşünün; çöp dağlarıyla mikrop yuvasına, susuzluktan kerbelaya dönmüş, İstanbul'un başına Belediye Başkanı olmuş ve aynı İstanbul'un çok kısa bir süre içerisinde, belediyecilik hizmetleri açısından makus talihini değiştirmiş, bu başarısı, dişiyle-tırnağıyla kazıyarak verdiği demokrasi mücadelesi ile birlikte onu taaa Başbakanlığa kadar taşımıştır.
Sayın Erdoğan'ın riyasetinde Türkiye büyük hamleler yapmış ve Cumhuriyet tarihimizin tartışmasız en başarılı lideri olmuştur.
Diğer yandan bir başka Genel Başkan, hadi adını da verelim Kemal Kılıçdaroğlu ise;
1991 yılını 128 bin TL karla kapatan SSK Genel Müdürlüğünü, göreve geldiği 1992 yılında (bugünkü rakamlarla) 2 milyon 556 bin TL ile yüzde 2 bin 684 zarar ettirdi.
1999’da siyasete atılırken, kurumu toplam 1 milyar 111 milyon TL zararla devretti.
SSK’nın ‘kara delik’e dönüşmesinin arkasında, ‘davetiye usulünden yararlanarak ihalelerin, Kılıçdaroğlu ve CHP yandaşlarına verilmesi ve inşaat süreçlerinin uzatılmasıyla firmalara ihale bedelinin 5 ila 20 katı ödeme yapması olduğu belirlendi.
Peki bay Kılıçdaroğlu'nun devlet adamlığı döneminde tarihe geçecek bir başarısı var mı?
En büyük başarısı; Deniz Baykal'ı pornografik bir bantla alaşağı eden ergenekon yandaşlarıyla işbirliği yapıp, Genel-başkan olarak CHP'nin başına geçmesidir.
Tabii ki. bu durum onun "ergenekoncuların kucağında!" siyaset yapmasına yol açmış ve "Nerde bu ergenekon, verin adresini, hemen gidip kayıt olacağım" mealinde demeçler vererek, malum çeteye bağlılık ve sadakatini belirtmesine neden olmuştur!
Kılıçdaroğlu bununla da yetinmemiş; ergenekon terör örgütünün hapisteki azılı hainlerini sırf ceza-evinden kaçırabilmek için seçim sandığı ile Silivri arasına tünel kazmaya kalkmıştır!. Ama her şeyi yüzüne-gözüne bulaştıran bu politika madrabazının katakullisi anılan hainleri kurtarmaya yetmemiştir.
Haaaa Kılıçdaroğlu'nda katakulli biter mi? Tabii ki bitmez!.
Demokrasi yara alacakmış, ülke eski karanlık günlere dönecekmiş kimin umurunda!.
Şimdi de MHP ile yaptığı gizli anlaşmada, ilk Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mehmet Haberal'ı aday göstereceklermiş!
Vallahi yakışır!. Hayır hayır ülkemize değil, CHP ile MHP'ye böyle bir aday yakışır!. Demokrasi kültüründe karanlık odalarda koltuk devşirmeye alışmış olanlara, Mehmet Haberal gibi bir aday "cuk" oturur!
Ahlak ve nezaketten yoksun olan insanların işi değildir siyasi-parti Genel Başkanlığı...
Bay Kılıçdaroğlu'nun en büyük silahı; utanma duygusunu bedeninden atmış olmasıdır!.
Kayseri Belediye Başkanı muhterem Mehmet Özhaseki'ye defalarca iftira etmiş hatta bu konuda tazminata da mahkum olmuş, ama bir kere bile sayın Özhaseki'den özür dileme gereği duymamıştır...
Oysa Kılıçdaroğlunun bilmediği bir şey vardı:
Bizim halkımız bu topraklarda fitne yeşertmeye çalışanlara, namuslu insanlara iftira ederek koltuk kapmaya çalışanlara itibar etmez.
Çünkü kökleri tarihin derinliklerine uzanan bu millet, bütün varlığını, ahlaki değerlerini hiç bozmadan muhafaza etmeye borçludur.
CHP'lilere ve siyaset Bilimcilere soruyorum?
22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan CHP Kurultayı'nda Genel Başkan seçilen Kılıçdaroğlu, Türk-siyasetine ne kazandırmıştır? Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığındaki CHP ile siyasette nerelere gidebileceğinizi sanıyorsunuz?
"Dağ fodul olduğu için başından duman hiç eksik olmaz"
Üstünlük taslayan, sürekli katakulliden medet uman Kılıçdaroğlu riyasetindeki CHP'nin olumsuz durumlarla karşılaşması hiç bitmez...
"CHP nasıl gelmişse öyle gider"
Bildiğinden gördüğünden taviz vermeyen, halkın isteklerine kulak verip gelişmelere açık olmayan CHP, hiçbir zaman yeni CHP olmaz-olamaz!.
Atalarımız; "Katranı kırk yıl kaynatsan da olmaz şeker, cinsini sevdiğim illaki cinsine çeker" sözünü herhalde CHP için söylemiş olmalılar.
Kalın Sağlıcakla...
