RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
AK Parti iktidarı "Kürt Sorunu"nun çözümünde büyük bir siyasi risk alıp, hiçbir iktidarın cesaret dahi edemeyeceği ileri hamleler yaparak, bu konunun çözümündeki samimiyetini ortaya koydu.
Peki bunca samimi çaba varken, bu sorun çözüme yaklaştıkça, niye daha da fazla dolaşıyor?
Çünkü; muhataplarımız, bu sorunu çözecek ehliyet ve liyakata sahip değiller!..
Yazar Alexandra Dumas bir romanında insanları tasnif ederken ikiye ayırmış: 1)-İnsanlar. 2)-Hainler.
Geçmişten günümüze, tarihsel kayıtlara bakacak olursak; hainler kuşaklar boyunca hep var olmuşlardır.
Onlar dost göründükleri insanları sırtından vuruyorlar, temsil ettiklerini iddia ettikleri kitlelere ihanet ediyor, hatta dönüp işi onları öldürmeye bile vardırıyorlar!.
Hainlerin en belirgin özellikleri; hep başkaları tarafından kullanılıp, son kullanma tarihi gelince de, bir sümük mendili gibi çöpe atılmalarıdır!
Peki bu konumda olan kişilerle, aynı masaya oturup uzlaşma sağlanabilinir mi?
Asla sağlanamaz.
Çünkü özgür olmadıkları için; efendilerinin zincirlerini gevşettiği ölçüde hamle yapabilirler!.
Hatta tuvalete gittiklerinde, kaç gram yapacaklarını dahi efendilerine danışmadan edemezler!.
Yıllardır olan bitene bakarak hep kendime sorar dururum:
"Şu BDP denilen şer yuvası Kürt halkının ne kadarını temsil ediyor?"
Bir de;
"BDP'nin elde ettiği oyların, kaçta kaçı gerçek oyudur?"
Öyle ya her genel seçim öncesinde, Kürt halkını kapı kapı dolaşarak; "Buradan AK Partiye oy çıkarsa evinizi-barkınızı başınıza yıkarız" diyerek tehdit eden pkk korkusundan, G.Doğu'da milli iradenin sandığa yansımadığı herkesçe inkar edilemez bir gerçek!
Pkk+BDP Güneydoğu'da Kürt halkına yaşamı zehir ederek, onlara ihanet etmiştir.
Kim ne derse desin; bu bölgemizde halkın üzerindeki pkk baskısını yok edip, huzur ve güven ortamını sağlamadan BDP'nin muhatap kabul edilmesi, ileride daha büyük sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır.
TBMM'de Genel Kurul'da, BDP'nin, ''2012 yılı Nevruz kutlamalarında güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanması'' iddiası ile ilgili araştırma önergesi ele alınırken yapılan görüşmede; Oğuz Kaan Köksal'ın konuşması sırasında, eşkiya partisi BDP'nin Milletvekili Nursel Akdoğan'ın Kandil'de olduğunu sanarak kürsüye yürümesi,
Yine BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın;''Kürt sorunu çözmek istiyor musunuz istemiyor musunuz? Çözmek istiyorsanız Kürtlerin ana dil, yerinden yönetim talebi var. Çözmek istemiyorsanız deniz bitti'' demesi.
Tan, adeta bir savaş yaşandığını savunarak, Diyarbakır Valisi'nin tutumunu eleştirdi.
Tan'ın, "Vali kendine dikkat etsin." sözleri büyük tepki topladı.
Atalarımız "Nereye baktığın değil, ne gördüğün önemlidir" der.
"Görünen köy kılavuz istemez" dostlar: ne olur BDP'yi muhatap kabul edip sonunun çözümünü geciktirmeyelim.
Sapkın ve hain gruplar sadece sahte çözümler üretir.
"Kürt sorununun" çözümünde iktidarın samimiyetinden, "Kürt halkının" dahi en ufak bir şüphesi yok.
O zaman; "Alnımızı ne kadar dik tutarsak, yere o kadar sağlam basarız."
BDP ve efendisi pkk ile zaman kaybedip, yarınlarımızı tehlikeye atacak muhataplardan uzak durmalıyız.
Bu durum geçmişte yapılan hataların tekrarını önleyeceği gibi, aradığımız huzur ve barışı da yakalamamıza vesile olacaktır.
Gelin; "Kürt sorunu görüşmeleri"ni doğru kişilerle yaparak, hainlerin bu hedefi yıkmalarına fırsat tanımayalım.
Kalın sağlıcakla.