RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
"Kafasızlıktan başka aralarında hiçbir bağ olmayan insanların temsil ettikleri birlik, asla büyük bir güç meydana getiremez."
Bu açılımı yaptıktan sonra; beni sükutu hayale uğratan asıl meseleye gelmek istiyorum:
Yer Konya Ticaret Odası.
21 Şubat'ta rahmetli Erbakan'ı anma etkinliğinde bir katılımcı, yaptığı konuşmadan sonra Oğuzhan Asiltürk'e "Erbakan Bey zeki bir kişiydi, borçlarının evlatlarına kalacağını bildiği için davaya ait bütün taşınmazları oğlunun ve damadının üzerine kaydetti diyorsunuz, burada ise Erbakan'ın üstün meziyetlerinden bahsediyorsunuz, bu yaptığınız iki yüzlülük değil mi" diye sordu.
Bunun üzerine Asiltürk, "O söylediğim de gerçekti bu söylediğim de" dedi.
Bir başka katılımcı da, "O söylediğinin neresi gerçek, cihat malını zimmetine mi geçirdi Hoca?" diye sorunca Asiltürk, "Hayır, ne Hocası, terbiyesizliğe bak, Hoca değil çocukları zimmetine geçirdi" yanıtını verdi.
Bunun üzerine; Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ta tartışmaya katılarak, parti için toplanan ve miktarı net olarak bilinmeyen 'cihat paralarının' eski başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın çocuklarının zimmetine geçirildiği iddiaları ile ilgili, "Böyle bir şey olamaz. Bizdeki para hedefine aktarılır" dedi.
Basında yer alan habeler ile ilgili olarak da Kamalak, "Basın her zaman öyle şeyler yapar. Bir zaman da Mercümek olayı falan vardı 90'lı yıllarda. Bizdeki her para hedefe aktarılır" diye konuştu.
Kamalak, ayrıca iddiayı ortaya atan Oğuzhan Asiltürk ile telefonda konuştuğunu, kendisinin öyle bir konuşma yapmadığını söylediğini aktardı.
Oysa Kamalak inkar etse de, "Milli Görüş" camiasını hırpalayan bu konuşma Oğuzhan Asiltürk tarafından yapılmıştı.
Mustafa Kamalak'ın yaptığı bu açıklama kafalardaki soru işaretlerinin daha da büyümesine yol açmış, "Milli Görüş Davası"na hiçbir şey beklemeden samimiyetle hizmet etmiş, hakiki dava adamlarının hayal kırıklığı yaşamasına yol açmıştı...
Mustafa Kamalak'ın yaptığı bu açıklama kafalardaki soru işaretlerinin daha da büyümesine yol açmış, "Milli Görüş Davası"na hiçbir şey beklemeden samimiyetle hizmet etmiş, hakiki dava adamlarının hayal kırıklığı yaşamasına yol açmıştı...
****************************
Erbakan Hoca'nın;
Adına demokrasi dedikleri "Kemalist" sistem içinde yer alma mücadelesi; önce Milli Nizam partisi ile başladı, sonra MSP, Refah, Fazilet ve sonunda Saadet Partisi ile noktalandı.
Hoca'nın yüreği her ne kadar milletine hizmet etmek, vatanına yararlı işler yapmakla dolu olsa da, sistemin bekçileri onu, defolarını ortaya koyduğundan kendileri için hep tehlike olarak gördüler.
Kolay değildi, atlatılan birçok badirelere rağmen, Kırk Yılı aşkın bir mücadele azmi ile hakkı üstün tutan, Türkiye'nin tek sivil hareketini başlatmak.
Bir insan için amellerin en efdali yıllarca milletini "Kim ne veriyorsa benden bir fazlası" diyerek, aslında "Mason Locaları"na hizmet eden devlet adamı kılıklı şarlatanlardan korumaktır.
Bir ülkenin "Kalkınma Hamlesi" başlatabilmesi için, "Canla-başla çalışacak" siyasilere, bu tür siyasilerin de seviyeli muhataplara ihtiyacı vardır.
Erbakan Hoca'nın tek eksiği seviyeli muhatapları yoktu.
Bu da onun siyasi hamlelerini yaparken, zaman zaman inanılmaz hatalar yapmasına yol açmıştı.
Bence Erbakan Hoca'nın en büyük hatalarından biri de, Oğuzhan Asiltürk'ü yanı başında bulundurmak ve parti içinde ona geniş yetkiler tanımak olmuştur.
Bu durum; ayrılması akla hayale gelmeyecek bir çok yeteneğin partiden uzaklaşmasına yol açmış ve kırgınlıkları arttırırken aynı zamanda, partiyi de küçültmüştür.
***************************
Ama aynı Erbakan Hoca çok kurnaz olmasına rağmen Oğuzhan Asiltürk gibi, "Milli Görüş" davasına hiçte yakışmayan birini yıllarca yanında bir torba gibi taşımış, en yakın dostlarından dahi gizlediği sırlarını, Oğuzhan Asiltürk ile paylaşmıştır.
Şimdi Oğuzhan Asiltürk sanki özel bir görev almış gibi "Milli Görüşü, Saadet partisini ve Erbakan ismini" bitirmek için elinden gelen herşeyi yapıyor.
Oğuzhan Asiltürk öncelikle Milli Görüş'ün temel esaslarından ittifaka aykırı bir biçimde kendisini Milli Görüş lideri ilan etti. 120 kişilik GİK'e haber vermeden sadece 55 kişinin katıldığı bir toplantıda 30 kişinin oyunu alarak kendisini YİK başkanı ilan etti.
Fatih Erbakan ve sözü geçerli diğer buna itiraz etti fakat kendisi "ben yaptım, oldu" mantığıyla hareket etmeye devam etti.
Fatih Erbakan ve sözü geçerli diğer buna itiraz etti fakat kendisi "ben yaptım, oldu" mantığıyla hareket etmeye devam etti.
Oğuzhan Asiltürk eylem ve söylemleriyle "Milli Görüş ve SP" camiasında derin bir gedik açtı!
Fakat Oğuzhan Asiltürk'ün bu eylemini gerçekleştirme zamanlaması çok ilginç!
Öyle ki; tam da 28 Şubat darbesini yapan alçaklar hakkında, soruşturma açılmışken, tam yerine denk gelmesi tesadüf olabilir mi?
Bu yazıyı kaleme aldıktan sonra kendisine okuduğum bir dostum zamanlama konusunda "Ne alaka!" demez mi!
"Peki 28 Şubat kime karşı yapıldı?" diye sorunca, o da bana hak verdi.
Son zamanlarda SP'den sayısı bir hayli artan okurlarıma bir soru;
"Dostlarım Oğuzhan Asiltürk'ü birileri kullanıyor!.
Sanırım ki, Asiltürk'te bunun farkında.
Çünkü, yıllarca Erbakan Hoca gibi "Zeka Küpü" bir adamın tedrisatından geçmiş biri bu derece saf olamaz!
Böyle siyasetçiler, bir davanın yüzkarası olduğu kadar, partiye varlık sağlayan değerleri yozlaştırır, parti içinde ve dışında güven ve asayişten eser bırakmaz...
SP'li dostlarıma en önemli tavsiyem, "Oğuzhan Asiltürk" hakkında laf dolaştırmak yerine, hiç geciktirmeden onu partiden ihraç etmeleridir.
Aksi halde Asiltürk; "Milli Görüşü ve SP" bitiren adam olarak değil de, batıran adam olarak tarihe geçecektir...
Kalın Sağlıcakla....
