RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
Günümüz dünyasının en güçlü silahı nedir biliyor musunuz?
Düşmanınız olan bir ülkeyi alt edebilmeniz için; ne sesten hızlı uçup, radara yakalanmayan savaş uçaklarına, ne nükleer silahlara, ne uzun menzilli füzelere, ne de, kullanılmak için hazırda bekletilen kimsenin adını bilmediği son sistem silahlara ihtiyaç vardır!..
Ayrıca bu tür silahlar ekonomiye de büyük yük olduğu için,rantabl değillerdir...
Lafı uzatmaya gerek yok, sorduğumuz sorunun cevabını en baştan verelim!
Günümüz dünyasında, en güçlü silah "Fitne"dir, fitne!.
Hem maliyeti düşük, hem de etkisi çok büyük!"
"Atom bombası" bile "Fitne Silahının karşısında güdük kalır!"!.
Dış dünya'ya bakınca, fitne silahını verimli bir şekilde işleten;
ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, İsveç, Hollanda gibi ülkeler, önce gelişmekte olan ülkelerin içine fitne tohumları atarak, onları birbiriyle kapıştırıp bir yandan silah satarken, diğer yandan da, hedef ülkeler üzerindeki gizli emellerini gerçekleştirebilmek için, her zaman zayıf kalmalarını sağlamaktadırlar!
Bakınız dünya coğrafyasını tanzim eden fitne odakları, bu taksimatı yaparken, aynı zamanda oraların yer altı-yer üstü zenginliklerini de aralarında pay etmişlerdir!.
Alın size "Mısır'ın son firavunu" Hüsnü Mübarek'i örnek vereyim:
Ne oldu Mısır'da bir "Arap baharı ayaklanması" başlatıldı, sonra Hüsnü Mübarek alaşağı edildi ve halkını inek gibi sağarak, dünyanın bilumum bankalarına yaydığı servetine el konuldu!
Oysa Hüsnü Mübarek'i iktidara yerleştiren zihniyet yine onlardı.
Hatta önceki Devlet başkanı Enver Sedat'a suikast düzenleyip, Mübarek'i öyle Devlet Başkanı yapmışlardı.
Yine; bir katakulliyle, Libya Kralı İdris El Sunusi Türkiye'de iken, Kaddafi, aynı şer odakları tarafından yüreklendirilerek yönetime el koyması sağlanmıştı.
Peki Kaddafinin Libya petrollerinden elde ettiği 1 Milyar Dolara yakın korkunç servet, ölünce hangi bankalarda çıktı biliyor musunuz?
El cevap:ABD ve diğer şer odaklarının bankalarında.
Zaten o ülkeler de, Kaddafi daha indirilmeden önce bankalarındaki servetine el koydukları açıklamasını yaptılar.
Peki hani Kaddafi ABD karşıtıydı!.
Hani fırsat buldukça ABD'ye ve İsrail'e sık sık meydan okuyordu!
Karşıydı da o ülkelerin bankalarında parasının ne işi vardı?
Bakın; aynı fitne ve şer odaklarının daha şimdiden Beşar esed'in, kendi bankalarındaki servetine el koydukları açıklamaları var.
Gel de bu duruma isyan etme!
"Bre reziller o el koyduğunuz paralar oraların halklarından aşırılmadı mı?
Madem "Arap baharı ayaklanması"na destek veriyorsun, o zaman paralarını da, yeni kurulacak olan yönetimlere versene!
Ama yoook vermeyecek, zaten yeni kurulacak yönetimlerin de, bu paraları geri isteyecek cesareti yok!
Benim aklıma takılan soru, nedir biliyor musunuz?.
Peki bütün o diktatörler, "Adı büyüğe çıkmış ülkelere, teneşirdeki ceset itaati gösteriyordu da, buna rağmen neden alaşağı edildiler?
Bakın dostlar "ayaklanan halklar", ülkelerinin geliriyle orantılı olmayan yaşam biçimlerinin yeni yeni farkına varmaya başlamışlardı.
İşte anılan şer odakları buradaki ayaklanmayı teşvik ederek, yeni gelecek yönetimin bir yandan "ayaklanan halklara" taze umut olmasını sağlarken, diğer yandan da, aba altından sopa göstererek "Bak buralarda benim borum öter, efendi toranaga benim, sen ise, iç-yönetimde özgür, dışarıda bana bağımlısın! Ben ne dersem onu yapacaksın" mesajını vermişlerdir!
Zavallı Arap Halkları da "Yeni bir yönetim geldi, bundan sonra her şey daha iyi olacak umuduyla" bir kırk yıl daha, sömürülmeye devam edilecekler!.
Örneklendirmeyi daha da sağlamlaştırmak için gelin isterseniz şöyle bir Irak'a kadar gidelim:
Saddam yönetimde iken, şer odakları önce onun başını okşayıp; İran'a karşı 9 Yıl savaştırdılar,!.
Tam 9 Yıl; hem İran'a, hem de Irak'a dünyanın silahını sattılar.
Sonra hem İran, hem Irak, fitne yumağı içinde olduklarını anlayınca, aralarındaki savaşa son verdiler!
Ama fitne odakları hiç boş durmadı! "Saddam'da nükleer silah var. Dünya tehdit altında" diyerek, "Irak'a demokrasi götürüyoruz" bahanesiyle işgal ettiler.
Peki sonuç?
Irak'taki iç savaşta, anılan ülkeler bir yandan silah satarken, diğer yandan da "Irak Petrol"ünün %40'ını yaptıkları anlaşmayla söğüşlemektedirler!.
Hani ne oldu Irak'taki demokrasi havariliği!.
Peki Saddam'ın indirilişinden, Irak halkı ne kazandı?
Bakın dostlar: Bazı kötülükleri yaşayarak öğrenmek, en pahalı öğrenme biçimidir.
En iyi ülkeler, dünyada olup-biteni en iyi anlayanlardır.
Nankör yöneticilere sahip olmak, halka "Yılan dişinden" bile daha büyük acı verir.
Başka ülkelerin başından geçen kötü tecrübeler, bizler için en faydalı olanlardır.
Geçenlerde yoğun-gündem içinde kaybolup giden; Kılıçdaroğlu!nun Erdoğan ve AK Parti'yi ABD'ye şikayeti unutuldu gitti!
Oysa bay Kılıçdaroğlu; bu ziyaretinin kendisine iktidar yolunu açmayacağını bal gibi de biliyordu!
Peki biliyordu da, bu şikayeti yapmak için taaaa ABD'ye kadar niye gitti?
Doğrusu bu ya ortalıkta, ülkemizde yaşanan huzur ve barışı baltalamaya çalışmaktan başka bir neden görünmüyor!
Oysa zeki bir politikacı; Türkiye'de olup biteni yakından takip eden bir ABD'ye gidip te, ülkesini jurnalleyerek kendi itibarını beş paralık etmez!
"Türkiye'de ekonomi kötüye gidiyor masalıyla" kendine ABD gibi bir ülkede inanacak aptallar aramaz!
Aslında ahlaklı bir insan, taaa ABD'ye gidip, orada kendi ülkesinin iktidarını karalamaz!.
Ne yazık ki,burası Türkiye ve ahlaksızların en önde gideni, ortalıkta namus-abidesi gibi dolaşıyor ve böyle adamlar "halk bizi neden anlamıyor?" diye dert yanıyor.
Çağdaş bir vizyona sahip, etkili bir muhalefete acilen ihtiyaç var ama, o şimdilik ufukta bile görünmüyor!.
Kalın sağlıcakla.
