RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
"Kurt koyunun bol olduğu yeri değil, sahipsiz olduğu yeri sever" der atalarımız!.
15-20 kişilik sözüm ona çocuklardan müteşekkil bir gurup molotoflar ellerinde, İETT otobüsünü yolcularıyla birlikte ateşe verdi.
Yine aynı gurup ellerinde molotoflarıyla, yakında bulunan markete de saldırıp orayı da yakarak büyük zarar verdiler.
Dertleri neymiş biliyor musunuz; bebek katili soysuzun yakalanışının bilmem kaçıncı yılını protesto ediyorlar mış!
Bakın arkadaşlar; bazı olaylarda, toplumsal tepki çok önemlidir.
O ateşe verdiği otobüsün ya da, marketin içinde biz veya bir yakınımız da olabilirdi.
O zaman "Ne yapalım elinde molotof var deyip" seyredecek miydiniz?
Ya hu! bu soysuzların içinde en kabadayı gurup 20 Kişiyi geçmez!.
Olaylara seyirci olanlar toplansa, o soysuzları tükürükle boğar be!
Yakmaya kalktıkları marketin güvenlik görevlileri var, ayrıca çevrede bir sürü de insan var.
Hiç mi bunların arasında yürekli 15-20 kişi toplanıp, en azından 3-5 tanesini kontrol altına alamadı?
Bakın arkadaşlar kimse çıkıp ta "Bu Polisin işi, vatandaş işin içine karışıp da olayların büyümesine neden olmasın gibi mugallatalara sapmasın!
"Kahpe dölleri" önüne geleni yakıp yıkacak, günahsız insanları diri diri ateşe verecek ve ben o duruma seyirci kalarak, "Ne yapalım elinde molotof var" deyip vicdanımı rahatlatacağım öyle mi!.
Yok arkadaş; "Ben insanım" diyen her birey, hainler İETT Otobüsünü ateşe verirken seyredemez.
Çünkü o otobüsü saran ateş, onun da yüreğini yakar. Yakmalıdır da.
Haaaa "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyorsan, unutma o yılanlar; biz tepkisiz kaldıkça, bir gün gelir bizleri de sokar!
Bakın arkadaşlar toplumsal neme lazımcılık, sadece ellerinde molotof olan o alçaklar sürüsünün işine yarar.
İnsanlar otobüs veya market içinde diri diri yanarken olaylara seyirci kalınmaz.
Bu tür bir davranış geliştirmek içimizdeki insanlık duygusunu öldürür. Yangın her tarafı sarmışken şarkı türkü söylenmez!
Bu arada İstanbul Emniyeti'nin de bu ve benzeri olaylar karşısında kurumsal zaafiyetinin bol olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Ya hu 15-20 Kişilik bir gurup, Okmeydanı gibi yerde ellerinde molotoflarla sağı solu yakıp yıkıyor ve sen polis olarak ortalıkta yoksun!
Ne yani çevrede güvenlik kameraları var, sokak başlarında nöbetçi ekipler var ama ortalıkta devletin gücü yok!
Kimse kusura bakmasın ama Emniyet Müdürü sayın Hüseyin Çapkın, İstanbul'a atandığı günden beri, suçu önleyici tedbirler konusunda sınıfta kalmıştır!..
İstanbul özelliği olan, kontrolu zor bir bölge deniyorsa, emniyet ve asayiş açısından derhal; 2 hatta, 3 bölgeye ayrılmalı ve 3 vilayet miş gibi muameleye tabi tutularak, 2 Emniyet Müdürü daha atanmalıdır.
Devletin en belirleyici faktörü; suça bulaşmış kişileri geciktirmeden yakalamanın yanında suç işlemeyi önleyici tedbirleri de almış olmaktır.
Bir vilayette insanlar diri diri yakılıyor, yıllarca çalışıp, dişinden tırnağından arttırarak aldığı otomobili ateşe veriliyorsa, ve terörist olarak tanımlanan "kahpe dölleri" bu suçu işleyecek cesareti kendinde bulabiliyorsa, kusura bakmayın ama orada devletin varlığından söz edemezsiniz!.
Sayın İstanbul Valisi, ve Emniyet Müdürü devletin gücünü temsil eden alt gurupları da toplayarak, devletin İstanbul'daki olaylarda zayıf ve noksanlıkları tespit ederek, derhal ama derhal önleyici tedbirleri almalıdır.
Bu durum terörle mücadele yolunda en önemli adımdır.
***************************
Allah Rahmet eylesin; BBP Genel Başkanı "Suikaste kurban" gitmeseydi partisine kapatma davası açılacaktı deniyor!.
Sebep nedir biliyor musunuz?
Ya hu BBP'ye ve Muhsin Başkana dava açılır da bunun arkasında aklı başında bir sebep aranır mı!.
Neymiş rahmetli Yazıcıoğlu "Kur'an Kurslarına giden çocukların başlangıç yaşı düşürülmeli" demiş.
Rahmetli Yazıcıoğlu'na eften-püften nedenlerle kapatma davası açılmaya çalışılırken,
"Apo itine" destek için ölüm orucuna başlayan BDP'li soysuzlara neden sessiz kalınıyor?
Terör olayı tek başına bir terör olayı değildir.
Bu aynı zamanda TBMM'si çatısı altında milletvekili olarak bulunan BDP'li soysuzların oyuncağıdır da!.
Bu durum ülkemiz açısından ne kadar utanç verici değil mi?
Geçenlerde muhalefet partilerinden biri, MİT konusunda gizli oturum yapılmalıdır diye Meclis kürsüsünden "bangır-bangır" bağırıyordu!.
"Vah zavallı vah" dedim içimden, bu ülkede BDP gibi şer odağı varken, o oturumdan gizli bir şey kalır mı?
Yemin ediyorum; bugün gizli oturumu yap, ertesi gün bütün gizli bilgilerin MOSSAD'ın elinde!.
Bu konuda sayın Başbakan'ın TBMM'de gizli oturuma yanaşmamasının asıl nedeni de bu.
Yoksa devletin TBMM'ye seçilerek gelmiş vekilinden ne gizlisi-saklısı olsun ki...
"Bin tane dost az, bir tane düşman çoktur" der atalarımız.
TBMM'si gibi Türk Milletinin temsil edildiği yüce bir makamda 36 tane "apo kahpesinin" eniği var! Ve bunlar her türlü ihaneti yapmak için her zaman hazır ve nazırlar!
Evet insan siyasi canlıdır. İnsanım diyen bireylere karşı siyaseti yasaklamak, insanlığı yasaklamaktır!.
Amaa TBMM'si gibi bir çatı altında, hainlerin bulunduğu ve özgür olduğu bir ülkede, kimse kusura bakmasın ama, ülkesine hizmet için yüreğini ortaya koymuş insanlar mahkümdür mahküm!..
Değerli okurlarım kalın sağlıcakla.....
RECEP AYDIN Facebook'ta
