RECEP AYDIN-Sosyal Bilimci
Son günlerde; Atatürk tüccarları, kemalist meczuplar, ergenekoncu hainlerin yandaşları, bir zamanlar ülke hazinesini soyup soğana çeviren sahtekarlar ve onların dalkavukları, aynı bataklıkta yine buluştular!.
Bir araya gelmekteki amaç ve hedefleri ise tek:
28 Şubat'ta olduğu gibi, çeşitli yaygaralarla ülkeyi umutsuzluk ve belirsizliğin içine sürüklemek...
Propagandalarında "Ülke kötüye gidiyor, hazine yağmalanıyor, dış itibarımız sıfır" diyemiyorlar.
Tabii Ak Parti iktidarına bunların üzerinden vurmaya kalksalar, halk kanmayacak!.
O zaman tek yol kalıyor "Atatürkçülük tehlikede".
"Halkımızın önüne koydukları tek menü bu!"
Ama aynı menüyü yıllarca halkın önüne koyar da yedirmeye kalkarsan, buzdalabında dahi olsa bu menü kokar be!
Nitekim koktu da!.
Gördüğünüz gibi halk yaygaralarınıza, içi boş sloganlarınıza artık kanmıyor.
Siz saldırdıkça AK Parti daha da büyüyor!. !
On Yıl önce yüzde 32 olan Ak parti'nin oyları bugün geldi yüzde 54'lere dayandı.
Ama onlar hala "Vehbi'nin Kerrakesi" hikayesinde olduğu gibi, bir yanlışı düzelteyim derken, daha büyük bir yanlışa saplanıyorlar!.
Haaaa bu arada "Vehbi'nin Kerrakesi" demişken, hikayesini bilmeyen vardır diye, gelin ne olduğunu da anlatalım:"Kerrake" bir zamanlar Ulemanın giydiği ince kumaştan dar bir üstlüktü.
Ferace ise; kadınların giydiği, az da olsa kerrakeye benzer bir giysi.
Osmanlı dönemi.
Vehbi adında ulema bir zatın Kerrakesi giyilmez halde yıpranmış.
Her tarafı yama içinde, neredeyse yamalarından asıl kumaşı belli olmuyor.
Fakirlikten, yenisini de alamamış zavallı ve bir gün karısının feracesini giyerek halkın içine karışmış!.
Ama içine karıştığı halk durumu hemen anlamış ve dilini kontrol edemeyen bir arkadaşı;
"Anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi/ züğürtlükten cübbe oldu karısının feracesi!"diyerek vehbi'yi mahcup etmiş.
"Atatürkçülük, laiklik, kemalizm" elden gidiyor diye yırtınan dangalaklara bakıyorum; sayıları az da olsa, acaba onları bir arada toplayan güç nedir diye sormadan edemiyorum!
Sosyal Bilimci olarak katıldığım bir panelde, hançeresini parçalarcasına "Atatürkçülük ve kemalizm" diye yırtınan bilindik bir prof'a "Haydi laiklik tamam da, Atatürkçülük ve kemalizm'in ne olduğunu bana anlatır mısınız hocam? Mesela Atatürkçü bir parti iktidara gelse kemalist politikaları, ülke yönetiminde nasıl uygulayacak" diye sordum!..
Prof. etrafında toplanan yalaka takımının arasında böyle bir soruyla karşılaşacağını ummuyordu belki de!
Önce yuvarlak cümlelerle işi geçiştirip beni başından savmaya kalktı!
-"Hocam ben Sosyal Bilimciyim sorumun cevabına tam bir karşılık bekliyorum" deyince,
-Sayın Aydın "sorunuzu biraz daha açar mısınız" dedi.
-"Hocam varsayalım ki siz kemalist bir parti kurdunuz ve halktan onay alarak başbakan oldunuz, bugün sayın Erdoğan'ın yapamadığı, uygulamadığı hangi politikaları uygulayacaksınız? Mesela liberal ekonomiden vaz mı geçeceksiniz? İhtilal yapan hainlerle, ve ergenekoncu rezillerle ilgili ne gibi bir yol haritası izleyeceksiniz" deyince, prof'umuzun bu sorular karşısında pelte gibi yayıldığına tanıklık ettim!.
Boncuk boncuk terlemişti çünkü!
Sorularıma verilecek cevabı yoktu!.
Tek çıkış noktası Atatürkçülük ve kemalizm'di.
Ama onunda içini dolduramıyor, sadece sevgi, barış ve kardeşlik gibi sloganlarla geçiştirmeye çalışıyordu.
Yanlız prof. etrafında toplanan yalaka takımının arasında bir Sosyal-Bilimci'ye de yenik düşmekte istemiyordu.
Bana dönerek "sayın Aydın sen biliyor musun ki, bu ülkede Atatürkçülük giderse Cumhuriyette, demokrasi de gider" demesin mi!
Söz Prof'tan büyüyor, bende yapım itibarıyla "Burada bırak" deyip kendimi engelleyemiyordum!..
-Hocam bana Demokrasi ile Cumhuriyet arasındaki farkı ve Atatürkçülüğün bunlarla ilişkisini izah eder misin deyince, Prof bir türlü "salt gerçeklere giremiyor, sadece sanal cümleler kurarak, kendine çıkış yolu arıyordu.
Sonunda
-"Atatürk, Türk'ün atasıdır, bizler de onun yolundan gitmeliyiz" gibi bir cümle kurunca,
-Hocam Atatürk, Türk'ün atası ise, Atatürk'ün atası kimdi, deyiverdim.
Aramızda koyu kemalist olduğunu bildiğim arkadaşlarım dahi bu sorum nedeniyle beni alkışlamışlardı.
Atatürkçülük konulu panel bitince yanıma gelen bir gurup,
-Paneli darmadağın ettin ama sen haklıydın. Üniversite talebeleri ve Sosyal Bilimcilere hitap eden bir panelist daha hazırlıklı olmalıydı, deseler de, uzun zaman panelde sorduğum o sorulara cevap aradıklarını da biliyorum!
Değerli dostlar; "Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır."
Hurafeler sadece dinde değil, bizlere tek çıkış yolu imiş gibi gösterilen bilimsel paradigmaların içinde de vardır.
Ama ben her şeye rağmen korkmuyorum; bir gün gelecek bilim adamları da, onları bir zincir gibi kuşatan hurafelerinden kurtulacaktır.
Sizler de korkmayın; Bir gün gelecek Türkiye özgürleşmek zorunda kalacak...
Sağlık ve esenlikler diliyorum...
RECEP AYDIN Facebook'ta
