9 Nisan 2011 Cumartesi
BEKLENEN VAKİT GELDİ...
Birşeyi kirlerinden arındırmadıkça temizleyemezsiniz!.. Bu durum herşey için geçerlidir. Evet anayasamızda yazılı bir demokrasimiz vardı ama "defolu"ydu; generaller ülkeyi kurtarıyoruz deyip sık sık demokrasiyi yatağa çekip ırzına geçiyordu!.. Bunun sonucunda bankalar hortumlanıyor ve bu bankaların hortumlanmasına aracılık eden omuzu kalabalıklar, aynı bankaların yönetim kurullarında, ballı maaşlarla yöneticilik yapıyordu!
Yine; siyasetin yüzkarası "Baba" lakaplı zırtaboz aile efradı ile birlikte boy boy fotoğraflar çektiriyor ve böbürlenerek "işte benim ailem" deyip, Türk halkını adeta "Ti"ye alıyordu!.. Zordu o günler; herşeyi biliyordunuz ama, birşey yapmak elinizden gelmiyordu. Kanun, hukuk, adalet hepsi sadece kağıt üzerinde idi!. Demokrasi ve Cumhuriyet gibi kavramlar sadece milli bayramlarda dillendiriliyordu ama, gerçek manada her zaman çöp sepetinde idi!...
General tayfası; "demokrasiye balans ayarı yapıyoruz" deyip mevcut iktidara elinden gelen tüm baskıyı uygulamaktan geri durmuyordu...Aynı cunta sıfır tank parasına İsrailli ağbilerine tanklarımızın sözde bakımını yaptırıyorlardı!.. Hazine yağmalanıyor, vatandaş hızla sefalet batağına itiliyordu. Bugün "Basın özgürlüğü" diye yırtınan zırtabozların; ne yazacağına, nasıl başlık atacağına "Cunta" karar veriyordu! Yazı işleri karargaha taşınmış, gazetelerdeki içeriğe orada karar veriliyordu! "Adını vermek istemeyen bir general" haberleri ile baştaki sivil iktidara neler yapması gerektiği öğütleniyor, iktidar hizaya çekiliyordu!.. O günlerde;gazetemiz Akit ve bir kaç ilkeli gazete dışındaki tüm boyalı basın çıplak aşuftelerin resimlerinin bulunduğu sayfaların yan taraflarında çağdaşlık çığırtkanlıklarını dillendiriyorlardı...
En çok da yüreğimi acıtan nedir biliyor musunuz dostlar? Bu ülkenin seçimle işbaşına gelmiş Başbakanına adice söven bir rezille ilgili, o dönemin tepesinde oturan zırtaboza "bu duruma ne dersiniz" diye sorulduğunda "Boşalma hakkını kullanmıştır" cevabını bugün dahi hazmedemiyorum... Aklıma geldikçe, o günlere ve o alçakça kumpaslara sebep olanlara lanet ediyorum!
Hele hele "Erbakan'la helalleştik" demesi yok mu!. Be kendini bilmez; merhum Erbakan sana hakkını helal etse ne olur, Bakalım Türk halkına kendini af ettirebilecek misin? Şimdi de tutmuş; Haberal'ı milletvekili seçtirip, adalete hesap vermekten kurtarmanın peşine düşmüş!. Sözün bittiği yer burası işte. Dilerim Yüce Allah hesabını sorsun...
Şimdi de birileri tutmuş "163 kişinin tutukluluğunun devamını anlamıyoruz" diyor!.. Anlamazlar çünkü; hesap vermemeye, yedikleri haltların bedelini ödememeye alışmışlar!. Bağımsız mahkemelerde hakim karşısında, esas duruşa geçip hesap vermek zorlarına gidiyor! Oysa geçmişte yargıç kılıklı zorbalara ne de güzel brifing veriyor, nasıl karar vermeleri gerektiğini emrediyorlardı!..
Ey halk'ım; "Vakti gelmeyen çiçek açmaz"mış, işte o vakit geldi. 12 Haziran seçimleri hepimiz için dönüm noktasıdır. Zulümden, ihanetlerden, faili meçhullerden, hortumlardan, cuntacı hainlerden kurtuluşun şifreleri 12 Haziran seçimlerinde saklıdır. Hepimiz; ayrılığı, tefrikayı, adam sendeciliği bırakıp ülkemizin geleceği için mücadele edenlere destek vermeliyiz... Bu konuda üzerimize düşeni tam anlamıyla yaparsak, inanın vatandaşlık görevimizi layıkıyla yerine getirmiş olacağız... Unutmayalım ki, bu vatanın gerçek sahipleri; kökü dışarda hainler sürüsü değil, "Biziz" "Bizleriz...
Kalın sağlıcakla...